HâlâVakit geçti gemini funda et, demirle! Zamanda ne farkı var şimdinin deminle? Vazifemden azlettin keskin bir emirle Gurbete sürgün edip gel diyorsun hâlâ Bir arpa mesafe geldik, kaldı bir karış Revan olan bilir, yolun borcudur varış Seninki bir hakikat değil ki aldanış Göğsündeki dikene gül diyorsun hâlâ Emre boyun eğ de Adem ol, o huşuyla Dünya devriyle malum, sevda yokuşuyla Gözümden akana bakmadın göz ucuyla Kıyıdan gördüğüne sel diyorsun hâlâ Seni sevmek lütuftur, yazmak bir sanattır Yanlışım varsa şayet her şey müstahaktır Hem kendini göster hem yokluğunu tattır Yaşıyorum varsayıp öl diyorsun hâlâ Sabır bitti, verilen söz unutuldu Bahar geldi memlekete, güz unutuldu Dediklerin saklı kaldı, yüz unutuldu Gökte aratıp yerde bul diyorsun hâlâ Seni bu taht-ı âlâdan kovan mı vardı? Yangınıma su dökecek kovan mı vardı? Gönül bahçende arı mı, kovan mı vardı? Dilinden zehir süzüp bal diyorsun hâlâ Tam göğsümün ortasına ateş yaktırıp Peşime de hayalini casus taktırıp Kendine sütunların ardından baktırıp Vahşi’den biraz ibret al diyorsun hâlâ Serveran |
Seni bu taht-ı âlâdan kovan mı vardı?
Yangınıma su dökecek kovan mı vardı?
Gönül bahçende arı mı, kovan mı vardı?
Dilinden zehir süzüp bal diyorsun hâlâ
başarılar