YüreğimNeyin var? Sormayacağım. Kusura bakma yüreğim, beni hep aynı üzüntüyle karşılıyorsun. Seninle dostça bir akşam kahvesi içmeye oturdum şuraya. Büktün yine cezvenin belini, ateşe yakın durmak iyi gelmiyor sana. Bir mutfağa uzandın, iki adımlık yolda nerelere gittin, dalıp kahvenin köpüğüne. Sormayacağım. Hangi zamanı hatırladın? Katlanamıyorum artık senin bu dilsiz sevişmelerine. Zaten yalansız yaşayamazsın artık sen, kandır dur kendini, karışmayacağım. Beni oyun dışı bırakırsan sevinirim. Senin kurduğun düşlere bir laf etmeyeceğim. Ben bu gece bir düş kurmasam da olur. Nasıl olsa üşüyeceğim yine, bütün gece seni sarıp sarmalamak olacak işim. Biliyorsun, kıyamıyorum sana. Yaşadıklarına bu kadar kıymet verdiğini bilmesem, alıp yakacağım içindeki tüm resimleri, eski zamana ait, canını yakan bütün sevinçleri, sözcükleri. Neden senin de dudaklarının kenarında hayattan ve aşktan memnun bir gülümseyiş yok onun gibi… Neden her gece kapını açıyorsun sana gözyaşları getiren bu yabancı kadına? Biliyormusun? Belki de bir gün seni tutmayacağım, hep aynı hızlı adımlarla koşarken, seni kurtardığım o uçuruma, ne var o uçurumun kenarında? Akıldan düşmüş bir aşkın, parçalanmış suretinde seyredilecek ne var? Beni duyuyormusun? Sana söylüyorum yüreğim… Seyredemiyorum artık acılarını. Kırık kanatlarını, yaralarını, izlerini görmezden gelmeye başlıyorum. Yine de öyle masum uyuyorsun ki… Seni böyle üryan görmeye dayanamıyorum. Haydi giyin düşlerini, ben yine de üstünü örteceğim bu gece de. Sen bana bakma… Bu gece bir düş kurmasam da olur. Nasıl olsa üşüyeceğim yine! Sana bile söylemeyecegim, aslında ne kadar ihtiyacım var düşlediğim gerçeğe… |