Yörük Gelini
YÖRÜK GELİNİ
Kocası uzman er, gitti askere Hep yollara bakar Yörük gelini Biter mi yedi yıl süren teskere? Her gün yakım yakar Yörük gelini. Coşar sütün sitile akışıyla Susar kuşlar her yakım yakışıyla Yüreği sızlatır bir bakışıyla El selamı çakar Yörük gelini. Yedeğinde oğlu, dalında kızı Eksilmez yaz boyu hiç onun hızı Al benzine konar sürünün tozu Lale çiğdem söker Yörük gelini. Havada yufkaya takla attırır Söğüt kabuğundan düdük öttürür Koca sürüyü salmaya ittirir Tepe tepe seker Yörük gelini. Çeker devesini ala baharda Her zaman mutludur zorda ve darda Üstüne bulunmaz, ondan, vakarda Hep içine döker Yörük gelini. Daim heybesinde keçi oğlağı Eksik olmaz avlarından avlağı Önceğinde vardır pinar kavlağı Arpa nohut eker Yörük gelini. Yaylaya çıkmadan uğrar uncuya İhtiyacı yok cevize küncüye Üstelik yüklüdür bir üçüncüye Kiraz, erik diker Yörük gelini. Andız, ardıç, karamıktır bildiği Domatestir kayalara dildiği Görülmez hiç kahkahayla güldüğü Hep dişini sıkar Yörük gelini. Jandarmayla geldi şehit haberi Şimdi dağ başında onun kabiri Gel de tavsiye et ona sabırı Dağı taşı yıkar Yörük gelini. En eski dostudur ardıç kuşları Sahile inerler, bile, kışları O belirsiz noktaya bakışları Ciğerleri yakar Yörük gelini. Tutar şehidinin, bitmez yasını Ağlasa da hiç yükseltmez sesini Dolu koyar şehidinin tasını Usanmaz ve bıkmaz Yörük gelini. İşte budur Anadolu kadını Kimse bilmez sanını ve adını Sonraki nesiller duyar yâdını Tarihlere akar Yörük gelini. |