Bir Mum Yak Şair
buğday tarlası bereketinde
arpa büyüklüğünde kelimelerimi ayrık otu sarmış yay gibi esnek -çelik gibi sert kundaklanmış bir bebek gibiyim konuşulanları duyuyorum bedenime hapsolmuşum ağzı salyalı katillerin yüzüne -tüküremiyorum "bir mum yak şair" küçük bir dilim pastanın üzerine dik elbet birkaç güzel insan gelir sonra bu topluluğu biriktir -o kapıya götür öyle bir kapı ki yeşil örtüyü yerinden oynatır gitsen gidemezsin çağrılmadan giremezsin vaktini bekler her tanrımisafiri ve Sayın Tanrı’nın da bu hususta -elbet bir bildiği vardır işte orda yol ikiye ayrılır Baretta marka silaha "usta işçilik" Big Bang’a "tesadüf" diyenler bir de ekmek tuz gibi kendi ölümüne susadığı halde -bu hayatın yükünü çekenler zihnimi susturuyorum yol belli iz belli artık kemikleşmiş bu ağrı vagonların birisindeyiz /gidiyoruz -katarın gittiği yere doğru |