Üç Destekli Düşler
Üç Destekli Düşler
Çocuk yüzlü, çocuk gülüşlü bir adam belirir Mum ışığı aydınlığında, seyre dalar sessizliğinin geçiştirilmiş çığlıklarını… Kırağı düşer gönlümün, sana ait kasrına Dizlerimin üstüne vurur ellerim Ömrüme koymak istemediğim “keşke” ler dökülür avuçlarıma Acır düştüğü yerler, yakar değdiğinde naylon ateşidir her bir keşkem ömrümde. İzidir görünmeyen, Görebileni az olan gönlümde. Taştan, yada değil. ıssız sokak başlarından birinde gelenin gidenin hararetini dindirmek üzere orada olan fark etmeye susamışın fark ettiği çeşme, hayrat yaşamımla özdeş duran. Bıyık altı sırıtmalarla bakan sabit, mecburi sabahın tezek kokulu döl tutmaz gebe kalmaz “tik tak” ları “koşmak istiyorum sevgilim koşmak, kafamı kırarcasına koşmak” Bildin mi ballim bu dizeleri ? Koştun mu, Hınca hınç yalnızlık dolu metro merdivenlerini, hem yanıp, hem titredin mi. Çıkışınla nefesini kesen rüzgarı içine çekip soğuk bir bıçak darbesini anımsatan, ürperten duygularını son nefesini çekercesine doldurup ciğerlerini çatlatırcasına, içinde büyüttüklerinle kaynatıp, hınç ile ateş kızılı gözlerinden fırlattın mı durup. Bilinmezsin, ne sesin duyulur ne cismin görülür ömrünün o anının tek beyazı üzerinde kalır topuklarının izleri ve sıkılı avuçlarında kanayan tırnak izlerin, şahitlik eder alınan iç kemiren karara… “kıpırdamaz yaprak sebepsiz” dendi aaahh ların biriktiği dudaklarda “fikrimin ince gülü” ilk duyulan ritmi oldu, yürek atışlarını anlatan Bak gene ahhh var dudaklarımda Hadi, gülmek için yaratılmış gül yüzünü sür yüzüme de günümü, dünümü, taaa ki son günümü kuşatsın güzelliklerin Bulut bulut ak sinene göm beni sormasın imam efendi nasıl bilirdiniz, nasıl bilirdiniz, nasıl bilirdiniz deyi kim neyi bilir ki de sorulur bu soru bilmem. Ey yar, sinen durgun bir su yüzüm düşsün sinene, sen sinene sor beni Üç destekli düşlerde andım seni Bakkal Mevlüt ağabeyin küçük kızının, kocaman gülümseyen gamzeli yanaklarıyla _ başka bir şey ister misin amca deyişini izlerken balkonumun kenarında ve her seher mahallenin temizlik işçisinin sokağın sonunda oturan, bir türlü içini açamadığı utancından, sevgilisini gördüğünde yaptığı işe aldırmadan muhteşem bir ifade takınıp kaşını kaldırıp gülümsemesini izlerken penceremde, “Dila Hanım” izlenir henüz keşfedilmemiş sinema salonunda gene düşler kurulur kelepçeli eller açılır göğün yüzüne ayyuka çıkar seslenişler an gelir gizli gizli yakarışlar. Sadık kalamamış damlalar dolar gözlere o an fark edersin sevgilinin burnunu direğinin sızladığını terk eder damlalar gözünü, süzülür önce yanağına ve gamzeni yarar, kıvrılarak sinene düşer sıcacık. sevgili bildin mi ? hep üç destekli düşler kurdum olan bitenin ardından BAŞIM, SOL KOLUM, SAĞ KOLUM L a M a Z a |