Ah Eski Günler
Eskiden damlarımız bütün çorak topraktı
Taş yuvakla yuvardık yağmur akmasın diye Sürülere verilen kuru meşe yapraktı Kağnı kağnı çekerdik saman bitmesin diye. Motorumuz yok idi bineğimiz eşekti Üstünde yattığımız içeğiden döşekti Bebeğin karyolası ağaçtan bir beşikti Üzüm sarar verirdik sesi çıkmasın diye. Baba evde reisti o verirdi emiri Yakıtımız odundu bilmez idik kömürü Çile çekmekle geçmiş atamızın ömürü Gelecekte yavrular çile çekmesin diye. Tıklım tıklım olurdu Sadık emmi kahvesi Şıngır şıngır öterdi çay kaşıkların sesi Böylelikle köylünün yerindeydi neşesi Acı şaka olmazdı kalkıp gitmesin diye. Köyümüzün bakkalı Abdi çavuş Dündardı Kumaşından kibrite her çeşitten mal vardı Köylü alışverişi hep oradan yapardı İncitmezdi geleni kimse küsmesin diye. Kışları çok meşhurdu akşamları gezmesi Kızartınca zevkliydi tarhanayı yemesi Eksik olmaz yanında pelit ile elması Bolca verirler idi gözü kalmasın diye. Köye çerçi gelirdi yerleşirdi odaya Sokak sokak gezerdi incik boncuk satmaya Uzatırdı komşular yemek koyup tabağa İstemeden verirdi mahcup olmasın diye. Bazen gönül istiyor köyde yine yaşamak Kaşağıyı alıpta öküzleri kaşımak Samanları doldurup selelerde taşımak O günlere dönerim unutulmasın diye. İnsan arzu ediyor o eski düğünleri Kadınların uzaktan duyulurdu ünleri Nede çok neşeliydi köyün eski günleri Yazıverdim ben şimdi gençler anlasın diye. |