GÜL BAHÇENİN GÜLLERİGördüm, çorba kaynatan Aşçı Dedeyi, Ateş makam odası olan veliyi. Gördüm, Çelebilerde asrı davayı, Hücrenişin içinde sabrı hayayı. Gördüm, Sultanlarda tılsımlı gömleği, Kudümlü, rebaplı ve ney’li dileği. Gördüm, türbedarda nûrlu seccadeyi, Sertarikte Dede Çelebizâdeyi. Gördüm, içten gelen o yanık duayı, Dillere, gönüllere tanık Mevlâ’yı. Gördüm neyzenlerinde, ney’de havayı, O saf eşrefi mahlukatta mayayı. Gördüm, kandiliyle Çerağcı’yı, Himmet göreni bekleyen Pazarcıyı. Gördüm, elif nemediyle Mevlevi’yi, Et tırnak gibi tennureyi, cübbeyi. Gördüm babayı, pîr oğluna saygıyı, Yanına toplamış yıldızlarla ayı. Gördüm, koyun koyuna can akrabayı, Canana sevdalanan candan tebayı. Gördüm Konya’yı, sanki gezdim dünyayı, “Gel, kim olursan ol...” diyen Mevlâna’yı. Buldum, Mutrip Heyetinde Eşrefi’yi, Gördüm, ödenecek olan çok defîyi. EKREM GÜRER |