Kadın olmak,
Şimdi Gazze'de bombalar altında kanlanmaktır.
Kadın olmak,
Birazdan Türkiye'de bir soysuzun elinde vurulmaktır.
Kadın olmak,
Her an Doğu Türkistan'da aşağılanıp tecavüze uğramaktır.
Kadın olmak,
Her gün Afrika'da çocuklarının açlığına kahrolmaktır.
Kadın olmak herşey mıdır bilmem ama
Kadın olmak çoğu şeydir.
Vesselam, Şairem.

Muhteşem bir şiir.. kadın olmak hem zor hem fedakarlık istiyor.

Tebrikler 🙋....

Çok güzel bir şiir..

Tebrikler 🙋..

Sustukça batıyoruz, battikca susuyoruz.butun mesele de tam da budur.
Tak takıştır ,
Giy ,gez toz,
Canım cicim ver bir binlik
Hazır yiyeyim....
Ben bilmem eşim bilir...
Kocamdir döver....
Duyulursa mahvolurum bana kimse inanmaz.....
Hop ! Bi duralım mi artık.durup kendimize boy aynasında bakalım bi hele ..olmaz bacım olmaz ..kadınlığı basitleştirmek olmaz, hafiflestirmek olmaz,
Kadın önce kendi öz bilincinin farkında yetilerinin gururuyla kendisinin farkında olmalı.kimseye ne bağımlı nede mecbur olmadığını bilmeli bildirmelidir.yurudugu yolu sallamali, gerektiğinde yumruğunu vurduğu masayı devirmeli fakat en kıymetlisi eğitimli ,örgütlü ve dayanışma içinde olmalıdır kadınlar.
En azından bir kadının düşmanı yine bir kadın olmamalı.
Müstesna eserinizi kutluyorum sevgili saiire,
Selamlarımla.

Merhaba.

Böylesi duyguların sert tamlamaları olan şiirlerin vurgu noktaları insanı öylesine rüzgarların etkisi alıyor ki duyguların , okumak sanki destani çığlıkları insanlara duyurmak gibi!

Böylesi şiirleri yorumlamak ,yorum yazmaksa benim için eşsiz bir zevk !

Şiirlerinize uzun zamandır okuyamasam da yine de sayfanızda konuk olmak ayrı bir mutluluklar vermekte.

Şiir yaratımlarınızda başarılar hep sizde olması dileklerimle...

Eşit haklar eşit bir yaşam sürebilme hakkı olmadığı müddetçe bu eşitsizliği her zaman yaşarız..

Önce insan sonra arkadaş olabilmeli çıkarsız eşit koşullarda..

Tebrikler..

Anlamlı ve haklı bir haykırış......(((
Emeğine yüreğine sağlık
_________________________________Selamlar

Yürüyoruz yürüyoruz, günün aydınlığında
Donuk fabrika bacalarına, yoksul mutfaklara
Çarpıyor sesimiz ve birden parlayan
Bir ışık gibi ulaşıyor insanlara
"Ekmek ve gül! Ekmek ve gül!"
Yürüyoruz yürüyoruz, erkekler için de yürüyoruz
Çünkü hâlâ bizim oğullarımızdır onlar
Ve biz hâlâ analık ederiz onlara
En zorlu iş, en ağır emek
Ve çalışmak doğuştan mezara dek
Ve böyle sürüp gitsin istemiyoruz
Yaşamak için ekmek
Ruhumuz için gül istiyoruz!
Yürüyoruz yürüyoruz kol kola
Saflarımızda ölüp gitmiş arkadaşlarımız
Ve türkümüzde onların kederli "Ekmek!" çığlıkları
Çünkü bir köle gibi çalıştırıldı onlar
Sanattan, güzellikten, sevgiden yoksun
Biz de bugün hâlâ onların özlemini haykırıyoruz
İş ve ekmek istiyoruz
Ama gül de istiyoruz
Yürüyoruz yürüyoruz, yan yana, güzel günler adına
Kadınız, insanız, insanlığı ayağa kaldırıyoruz.

kendini bilmeyen o fikre mensup insani doğuranda kadın
sevmeyi iyiliği öğretemedik demekki
yada bize yaftalanani özümsemişiz
dur desek dünya değişir
değiştiremiyorsak
kadın olarak kendimizimi sorgulamalı
demeden geçemedim
biz ben demezsek biz önemsemezsek
kimseden değer beklememeli


kalbe sağlık söz yolunu tamamlar umarım
sevgiler

KADIN (mı) ...aslında bu bile başlı başına okadar çok şey anlatiyor ki sevgili şairem, malesef 21 yıldır süren ve her geçen zamanda dozajı artırılarak kadının kimliği siliniyor görmeyen duymayan hadi ordan diyen varsa at gözlüklerini çıkarıp baksın bi zahmet...düşünmeye üşenen görmeyen kesim çok, küçücük bir örnek vermek isterim bayan millet vekili adaylarını gölgeleyip bu şekilde bir araç giydirilip dolaşıyor düşünebiliyormusun ne acıdır ki bunu görenler düşünemiyor.neden diye sorgulamıyor ezberlenmiş cümlelerle sadece ona ölürüz diyor Allah diyor tövbe hasa daha neler neler,dinden hiç bahsetmek istemiyorum zira yaşadikları söyledikleri benim inancıma ters...
ATAMA bana verdiği haklardan,kadınında hür iradesinin olduğunu,seçme ve seçilme hakkını verdiği,bu bedenin benim olduğu eşit haklara sahip olduğumuzu,kadının değerli olduğu,fikirlerini özgürce belirtiği,kölelikten çıkardığı için minnetarım,sayabileceğim daha niceleri, şuan bunları ifade edebiliyorsam haksızlık karşısında sesimi yükselte biliyorsam Atam ve bu yolda bu uğurda şehit olan Vatanımın Milleti sayesindedir...Şimdiki düzen malesef kadını ayaklar altına almış bir bez parçası gibi görüp sindirmek istiyen zihniyetlerle kaynıyor,ve bundan nem alan kar güden bir kesim var ve ben onlara diyorum ki...NERDE HAVLARSANIZ HAVLAYIN,BEN BANA VERİLMİŞ HAKLARIMI KADINLIĞIMI,ANALIĞIMI,KIZ ÇOCUKLARIMIZIN HAKLARINI YEDİRTMEM...

Duyarlı kaleminize yüreğinize sağlık

Ben bu ülkede kadınların hiç bir zaman bu kadar özgür olduğunu duymamıştım
Görmemiştim

Neyin kafası bu
Valla kim ne düşünür bilmiyorum ama
Kadınlardan prim yaparak
Yahutta deprem zedelerden prim yaparak kim nereye nereye varırki

Neyse ben az konuşup çok susarım

Işığınız sönmesin
Sevgiler...

Atatürke saygı ve sevgi ile yetişmiş bir nesil olmama rağmen bu yazıyı paylaşıp penceresi dar olanların daha geniş bakmalarını diliyorum. Günümüzde gelinen nokta herkesin kendinden olmayana nefretle bakması yadırgamasının verdiği rahatsızlıkla... kimse birilerinin gömleğini giyerek bir kesime yaranmaya çalışmasın.

Küçük insanlar kişileri
Büyük insanlar fikirleri konuşur
Algısı kıt insanlara bir şeyler anlatmaya çalışmak boş bir çaba olsa da bazen belki diye anlatırsınız ama o yine kendi algısı kadar anlar. Siz ne anlatırsanız anlatin karşınızdakinin algısı kadarsınızdır..


ÖZGÜRLÜK YA İÇİNİZDEDİR YA DA HİÇBİR YERDE

Ey Türkiye gençliği!

Beş gün önce bir kız arkadaşınız, seçimde Atatürk'ün partisinin başkanı olarak büyük umutlar bağladığı Kılıçdaroğlu'nun kaybetmesi üzerine kendini Yenikapı Marmaray İstasyonu'nda raylara atarak intihar etti. Yirmi yaşındaki Kübra Ergün'ün intihar mektubunda şu cümleler yer alıyordu:

"Atatürk'ü çok özlüyorum. Ben Atatürk genciyim. Özgürlüğüm bir tek öl.m olur."

Okuduğumda ilkokul sıralarıma gittim ve henüz 7-8 yaşlarımda öğrendiğim Atatürk sevgisi çocuk ruhumun tarifsiz kederini; ilkokul hayatım boyunca, her 10 Kasım'da ve 19 Mayıs gibi resmî bayramlarda döktüğüm bulgur bulgur gözyaşlarımı hatırladım.

Kendisi öyle bir anlatılıyordu ki bize, bir ölüyü özlüyor; ölümün çaresizliğini o yaşlarımızda deneyimleyerek hastalanıyorduk.

Neyse ki her tür yazıyı objektif düşünüp okuyarak bunun patolojiden farklı olmadığını anlıyorum .

Elbette ki Kübra'nın hazin intihar mektubunda memleketin ahvaline dair asla yadsınamayacak gerçekler vardı. Milyonlarca gencin umutsuzluğunu ve mutsuzluğunu öyle dokunaklı bir şekilde ifade etmişti ki gözyaşlarımızı tutmamız mümkün değildi.

Ne var ki intiharının asıl nedeni, "Ben Atatürk genciyim, özgürlüğüm bir tek ölümle olur." cümlesinde vücut buluyor ve toplumun büyük bir kesiminin Atatürk'e yüklediği hastalıklı anlamla putlaştırmanın artık sorgulanması gerektiği gerçeğini ortaya koyuyor.

Atatürk öldü sevgili gençler. Artılarıyla eksileriyle bir sürece imza attı ve gitti. Kimilerine göre hiç hatasızdı; kimilerine göre de pek çok halkın ve inanç kesiminin büyük acılar çekmesine yol açan yanlış bir temel attığı söylenir. Ama öldü. Ölümünün üzerinden de tam 85 sene geçti.
Belki öyle bir önder bir daha gelmeyecek olsa da bitti kimse onun yerine geçemeyecek ve onun partisi diye bir parti yoktur artık onu kullananlar vardır.

Önderleri putlaştırmak, azgelişmiş ülkelerin özgüvensiz insanlarına has bir güdüklüktür. Dönemlerinde bazılarını mutlu ederken bazılarına acı vermeden gerçekleştirmeleri mümkün olmayan birtakım artı-eksi işlere imza atarlar ve devirlerini tamamlayarak giderler. Sonrasında yaşam devam eder.

Bir önderi putlaştırmak, aynı zamanda o önderin ülkesini onun devrinde dondurmak; sonrasında yetişecek büyük zihinlerin karşısına, asla ulaşılamayacak bir çıta koyarak insan öğütmek demektir.

Hiçbir önder erişilmez, hatta aşılmaz değildir. Hiçbir önder, ölümünden 85 sene sonra bile gencecik insanların dimağlarında onsuz bir hayatın yaşanmaz olduğu hissiyatını yaratacak derecede putlaştırılmamalıdır.

Size bu kötülüğü yapanlar, ne yaptıklarının farkında olmayan okumuş cahillerdir.

O okumuş cahiller ki

Bugünkü feveranlarının temel sebebi de o konfor alanlarını, seksen sene boyunca sözde lâiklik gerekçesiyle başlarını örtmelerine yasak koyarak ezdikleri kesimlere kaptırmış olmalarıdır.

Lütfen sadece kendi ahmak mutluluklarının ve konfor alanlarının derdinde olup, kendilerinden başka hiç kimsenin acısını kederini umursamayan putperestlerin manipülasyonlarına kendinizi kaptırarak, Atatürk'ün ya da onun zihniyetinin hüküm sürmediği bir hayatın yaşanmaz olduğu yanılsamasına kapılarak umutsuzluğa düşmeyiniz ya da Kübra gibi ölümü düşlemeyiniz.

Özgürlük size bir putun ya da onun yüz yıl önceki öğretilerinin verebileceği bir şey değildir. Hürriyet, sizin ruhunuzda kendi ellerinizle alevlendirmenizi bekleyen bir ateştir.

Şunu çok iyi bilin ki bugün sadece siz değil, her yaş diliminden milyonlarca insan özgürlüğünü prangalanmış hissediyor. Şahsen ben 22 senedir hissettiğim klostrofobik duygu ile baş etmekte çok zorlanıyorum ve biliyorum ki benim gibi hisseden milyonlarca insan var bu ülkede...

Fakat ben şunu da biliyorum ki bugün yaşadığım bu işkence, sadece son 22 yılın değil; bütün bir yüzyılın temel yanlışlarının sonucudur. Ve ben, geçmiş 80 senenin hatalarıyla insanlık suçlarını yok sayıp, bütün faturayı son 22 yılın faillerine kesersem, çok büyük bir dar bakışa ve karamsarlığa düşerim.

Daima büyük resme bakın sevgili gençler. Büyük resmi görme ve hayatı objektif bir gözle tahlil etme yetisini kazanmak, insana beraberinde çok büyük bir özgüven ve yaşama direnci getirir. Bu sayede evrensel bir bakış açısına sahip olur, mevcut sorunlarınıza daha analitik bir şekilde yaklaşma yeteneği kazanırsınız. Bu yetenek de içinizdeki prangalanmış özgürlük ateşini tutuşturur; her durumda bir çıkış yolu bulmak için mücadele direncinizi okumuş cahillerin sığ, yoz ve yavan öğretilerine asla itibar etmeden, kendi özgün yolunuzda yürüyünüz.

Ben hiçbir zaman bir umut taciri olmadım. Yapmaya çalıştığım şey de size umut değil, yaşama sevinci ve direnci aşılamak.

Evet, hakikaten de çok karanlık bir dönem yaşıyoruz. Çok mutsuzuz. Ama biliyor musunuz, hâlâ bahar geliyor ve bir yerlerde erguvanlar açıyor, bülbüller ötüyor, başaklar boy veriyor... Ve o baharı ne Atatürk ne de Kılıçdaroğlu getiriyor.

Karalar bağlayarak her şeyden vazgeçmek ya da ölmeyi tercih etmek çok kolay. Lâkin zaten ölecek değil miyiz? Marifet, bütün olumsuzluklara rağmen kendi yolumuzu bulmakta ve o özgün yolda bütün putları kırarak, bütün cahillerle okumuş cahillerin boş beleş öğretilerine sırtımızı dönerek yürümeye direnmekte...

Lütfen enseyi karartmayınız ve okumuş cahil putperestler tarafından beyni yıkanarak hasta edilmiş olan Sevgili Kübra'nın yolundan gitmeyi aklınızdan bile geçirmeyiniz.

Bahar sizsiniz ve hepiniz birer potansiyel öndersiniz.

Hiçbir put sizi özgür kılamaz ya da hiçbir diktatör özgürlüğünüzü çalamaz!

Özgürlük ya içinizdedir ya da hiçbir yerde!..
Alıntı


Dilek pınarı tarafından 5/20/2023 6:56:44 AM zamanında düzenlenmiştir.

Dilek pınarı tarafından 5/20/2023 10:38:14 AM zamanında düzenlenmiştir.

anlam yüklü vurgular içinde çok harika bir paylaşımdı dost kutlar esenlikler dilerim...

Daha neler göreceğiz En çok da kadınlar zarar görecek oysa. Oy vermeye gitmeyecek kadar lakayt olan kadınlarımız bile varken. Acaba hak mı ediyoruz? Malumdur ki insanlar hakkettiği şekilde yaşarlar
Saygıyla ustadim