Naat veya Nakkaş
Naat veya Nakkaş
Hz. ademin duasında nur olan sevgilisin Hz. İsmailin boğazında bıçağa sur olan sevgilisin Sevgin ruhumu işleyen nakkaş ahir zamanda Ana baba sevgisi feda olsun Sana ve sevgine O sevginin damlası bile umman bana Sevgin kandil kandil girsin gönlümün karanlık odalarına Tek o sevgi sevgiler için de en gül kokan bana Yere - göğe fer olan sevgilisin Düşmanına bile yar olan sevgilisin Bütün güneşlere ser olan sevgilisin Gönlüm ölü sevgin can bana Gönlümde karanlık güneş kur’an bana Yönün yön bana Kılıcı tekbir olan sevgili Aşk ateşine ömür olan sevgili Adı Ahmet idi incilde... O rahmetin solmayan gülü... O mavi göklerin nurlu dili Viran gönlümün şehirleri Mekke ili Medine ili... İz iz Mescit mescit örsün gönlümü sevgi seli Güle yağmur olan sevgilisin Çöle yağmur olan sevgilisin Sevgin sürekli yağsın asrın şu en talihsiz çölüne Sürekli yağsın dikenine gülüne İki cihan güneşi efendim Akıyor gönlüm güzel Mekke’ye Akıyor göklerin gönlü güzel mekkeye Doğduğun yer diye Mekke bir güzel en güzel gül Öpüyor rüzgâr Medine’nin taşını, toprağını Öpüyor gönlüm Medinenin taşını toprağını Gül ayaklar değdi Medineye Suluyor göz yaşım gül sevgini Suluyor göklerin gözü İsmailin çocuk ayakları eşelesin çöllerini gönlümün Parçalansın yusufun gömleği gibi gönlüm Secde yerlerinde alnını arıyor rüzgârın alnı Deven düldül nereye diz çöktü? Uhut’ta hem inliyor hem esiyor rüzgâr bir mecnun... Rüzğarın eli elinin değdiği yerde Unutulmak istiyor unutulmak Unutulur diye Hamza Ölmek istiyor ölüm Öldün diye... .... Gönlümün uhudu da yansın Hasretinle yanıyor Uhut... Dün yandığı gibi Mahşere kadar yanar Uhut Mekke yansın hasretinle Gül sevginin hasretiyle yansın gönlümde mekke Yansın bütün ağacım taşım... Yolunu gözlüyor Bedir Taşların, ağaçların düşü Dile gelmek Adını anmak... Dün Bila’lin vardı Çağrının bülbülü Ebubekr’in, Ömer’in, Osman’ın vardı Ali’n vardı İlim sarayının dört kapısı Kapındaydı Ali Kapındaydı Hamza Hamza ki Allah’ın çekilmiş kılıcı... Kıyamete kadar eksilmez ümmetinin Hamzaları Alileri Kapın bir güzel bir güzel gül bahçesi Gül bahçeni korusun Allah olmasın talan efendim .... Dün Uhut derdi ki: -Askeriyle gelse Nebi... Ah Uhut ağlıyordu Hamza’yı görünce Hamza kırık karanfil yerde Hamza bir güzel bir güzel gül Hamzaya ağlayan yok mu buyurdun o gün Duyuldu o gül sesin Kainata yayıldı o gül sesin Kainat ağlıyor Hamzaya şimdi Şu en bahtsız bile ağladı Hamza’ya ağladı bu can efendim Geldin dün Geldin nur geldi cihana... Köleler sevindi Güneş başka güneş gökte Ay başka ay Ay bir güzel bir güzel gül Ayna gibi kırıldı işaretinle ay Sevinsin gönlümün köleleri Gönlüme ay gönlüme güneş sevgin Gönlümün mekkesinde beytullah sevgin Gül sevgiyi yaşatmak için ölmez gönlüm Ölmesin bu asır en zehirli yılan efendim O gün görünce o orduyu Selâma durdu Bedir Bedir bir güzel bir güzel gül bu gün Kıyamete kadar küfre tokat Bedir Hendek küfre hendek... Ölü değil bu sevgi için ölen efendim Dün Beytullah bekliyordu Bekliyordu bir güzel bir güzel gül Beytullah dünyaya Mekke, Mekke olalı Hiç böyle gamlı olmadı Ah Beytullah Halin içler acısı... Şimdi dünyaya nur saçıyor Beytullah ... Gönlümün kabesine sevginin nurlu askerleri gelsin diye Gönül putlarını deviren gül sevgi... Gönül putlarını deviren el sevgi... Dün Ebreheydi gönlüme gelen efendim .... Evren kadar büyüktü ordun o gün Bulutlar şemsiyen oldu Örümcekler ağ örme ustası Güvercinler geldi uçup Kör etmek için küfrün gözünü Hicreti hazırlığı var gönlümde gül sevginin Ordular ordular akıyor sevr mağarasına şimdi Ebubekirsiz yola çıkılmaz güneşe ay gerekir güneş olan efendim .... Vahiy gelmişti Bir o gün mutluydu Hira Hira hiç böyle sevinmedi Sevin mi bu gün gönlüm deki Hira Oku diye çınladı toprak Okumak için huzura koştu Taş toprak Ağaç yaprak... Hira kaya kaya küfrün yolunda şimdi Hira bir dağ gönül Dağdır bu aşkı tadan gönül Kavrulmuş taşları bile Aşkın çölünde Hira bir güzel bir güzel gül mekke’de Nur var her yönde mücdeli bir haber mi gelen efendim Bulutlar dağların başında taç Güneşi ilk dağlar görür Aşkı uğrunda Hamzalar ölür Dağ ol gönlüm Ay dağların avuçlarında çiçek Dağ gibi gönüllerinde ümmetin Ebubekir, Ömer, Osman, Ali... Bir işaretiyle ayı ikiye bölen efendim Pınarlar dağların gözyaşı Ağaçlar göklere özlemleri Ağaçlar bir güzel bir güzel gül Dağlar hürlüğün zirvesinde Zikir akar ırmaklardan Etrafında ağlar rüzgâr Kuşları dayanıklı dağların Güvenim sonsuz mavi göklere Uyandın mı gönlümün güneşi Gönlümde en zalim kış dağlarımda can verir o gün Selam onlara En kaygan zamanda Depremlerde Gönüllerimizi sıkı tutan dağlara Sevgileri bizde dağ olanlara Sevgi dağları bir güzel bir güzel gül ülkesinde gönlümün Aşkın çölünde kum taneciğidir gönlüm Asrın atomları atıldı bir kurşun değil gönlüme sıkılan efendim * İki cihan güneşi efendim Adın anılır Denizler gibi camilerimiz var Çağrımız gür Bilallerimiz var Karanlıkla kavgamız Yasirlerimiz var Şu ezanlar ki susmayacak Ezanlar bir güzel bir güzel gül minarelerde açan Kulağımıza ezan okunmuş bizim Bir sevda var içimizde Ağaçların bahara sevdası gibi Karanlığadır kavgamız Kavgamız bir güzel bir güzel gül Güneşin kavgası gibi Gönlümün kavgası çetin karanlığa şimdi Kur’an ki Hakk’ın kitabı Okuduk, öptük koyduk alnımıza Ateş düşmüş içimize Ümmetin olduk Ümmetin olmak bir güzel bir güzel gül Şükür vacip bize Ödenir mi bu hak Kutsal davanın garip olduğu yerde Şehit olsak Yasir gibi Göklerde islam güneşi Gönüllerde islam güneşi Karanlığın sarayları kisranın sarayları yıkılan efendim Yastığa başımı koyunca dilim dua pınarı Gül yüzün için bu dua pınarı... Gül sevgin için *** Eyvah ki eyvah eksilirse gönlümde sevgin bir gün Nefsimin kara bulutlarına verirsem güzel güneşimi kurban Gönlümden yoksa güneşim yıkılsın hem dünyadaki hem ahirette ki cennetim... |