Her Mum Kendi İçine Akar
Dışardan
Hele uzaktan bakınca Anlaşılmasada Yanar için için Ve üstelik aydınlatır Amma Her mum Kendi içine erir Tuz yuttu gözlerim Oysa tuzluydu zaten Gözyaşlarım Takvimleri yırtarken ellerim Evrenin tüm hiçligini Kutsal kaselere doldurup içtim Hicran nağmeleri Küskün şimdi Eski taş plaklar bile küs Tütsü kokuları dolmuş vicdanlara Yürek hazin Suskun Ama bir o kadar onurlu Yine kendi dergahında Kum saatinin son kum tanesi İhanetlerin Ve Aldanışların Son deminde Ağyar olan eylesin Eyleyebildigi kadar Pirler semahın’da Cân olan Candan olan eyler Ne Yaman Yâğran olan eylese Neyler Güvercinler uçarken karanlığa Sessizliğin diline dolanır akşamlar Gönlümde ki aymazlıkta bulanır Ahmak ıslatan yağmurlar Nâsibadan almışım lokmayı Unutmalıyım masiva yalnızlığımı Mum olup kendi içime akmalıyım gayrı Tarifi imkânsız ıztırabım Ağır geliyor acılarım hiçlik diyarına Denizlerde medcezir olmuş Dört divana sığmayan dünyam Lâci gülümser sorgusuzca Dudaklarıma asılı kalmış Ve bir yarım ezgi Bir yanım eksik. |