Beyitlerle Nasreddin
Hoca damdan düşmüş...
Hoca birgün damına çıkar bir göz’atmaya… Hem de etrafa bakıp, biraz keyif çatmaya… Bir de ıslık tutturur, cakası yerindedir, Önüne de hiç bakmaz, damın sonuna gelir. Ayağı kayar birden, kenardan zor tutunur, ‘‘Aman gittim‘‘ der demez, kendini yerde bulur! Canı fenâ yanmıştır, sancıdan çığlık atar, İki seksen bir doksan, Hoca yerlerde yatar! ’İmdat imdat’,’ diyerek gelir eşi koşarak... Konu komşuları da yardıma çağırarak... Koyulur tüm komşular bir hekim aramaya… Hoca devam etmekte sancıdan bağırmaya… Derken; bulunur hekim, hemen koşarak gelir, Önce bizim Hoca’yı biraz sakinleştirir. Hoca tam iki büklüm sancıdan kıvranırken, Nasreddin’i habire sorgular hekim denen..! Sonra başlar Hoca’yı muayene etmeye, Ardından da elini koyar nabız ölçmeye! Hoca umut içinde boğuşurken ağrıdan, Hayır gelmeyeceğini, anlamıştır adamdan! ‘‘Sen hiç damdan düştün mü‘‘, diyerek sorar Hoca, Hekim, ‘‘hayır düşmedim‘‘, deyiverir usulca. Hoca der ki; ‘‘komşular, götürün bu adamı, Belim, diyorum ona, o tutuyor nabzımı..! Bu herif hiç anlamaz belimdeki sancıdan, Damdan düşmüşü gelsin, ancak o anlar bundan!‘‘ (Kederli) |