(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
MEDDÜ CEZİR şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
MEDDÜ CEZİR şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Bilmeden mi bakar ay’a insan; deden belki ay/deden seni yoktan var eden bu med bu cezir sularda milyonlarca senedir... .................................................. şiiri kaçırdım hocam affola ....................................................
yüregimizin yaşama olan inancında labirentin çıkmazını gösteren şiirdi
Bilmeden mi bakar ay’a insan; deden belki ay/deden seni yoktan var eden bu med bu cezir sularda milyonlarca senedir...
Galiba haklısınız. Bilmeden ya da anlamadan baıyor ve kendimize göre yorumlar yapmaya çalablıyoruz araştırmadan ve neden olduğunu bilmeden tüm oluşum ve olaylara.
Yine soran sorgulana dizeler ve yine cevaplar arayan sorular.
Börtü böcek, suda balık gelmişiyle geçmişi bunca kalabalık tüm seceresiyle insanlık bir beyaz güvercin işi...
Elbette, barış rüzgarları esmedikçe içerisinde bulunduğun ortamda ve çevrende güzelliklerden söz etmek mümkün değildir. Tüm bunlar bir beyaz güvercinin, barışın eseridir. Tüm canların o güvercini yürekten beslemesi dileklerimle
cemil tarafından 9/8/2008 9:23:44 AM zamanında düzenlenmiştir.
Derinlik hakim şiiire. Ve sanki mutedil dalgalıbu kez bana, med cezir oluşundan mı ne? Aya doladım öncesizliğimi ve belki sonrası da görecek, dünyalı yanımı. Ay, uyan... Sevgimle...
Ninelerimiz hep bizi leyleklerin getirdiğini anlatan masallarla büyüttüler bizi.Onlar ki masallaştırarak yaşamı, insan olmanın erdemini bir nebze duyumsattılar bize...Fakat realite her zaman başkaydı...Selam ve sevgilerimi yolluyorum gurbetine; hoşça kal sevgili dost...
Bir vecize, bir mısra, bir felsefe içine gizlenen ayrıntı ya da bir hakikat cümlesinden ilhamını alan ve kaynağı bulmak için fenerini o yana çevirmiş dizelerden müteşekkil bir şiir; burası su götürmez bir gerçek; ancak bu çalışmaya ışık tutan olgu merakımı fazlasıyla celbetti.. Bu şiire tek cümleyle yapacağım yorum da şudur: "Üstün ve erdemli bir şiir; en az şairi kadar.."
Sevgili Mete bey;değerli yorumunuz için çok teşekkürler.Kafanıza takılan soruya yanıt olarak şunları söylemeliyim.Ay'ın dünya'mıza yaklaşıp uzaklaşmasıyla oluşan meddü cezir' (Suların alçalıp yükselmesi) e bağlı olarak suda yaşayan canlı türlerinin karada yaşayabilmelerine olanak sağlayan evrim sürecini yaşamıştır dünyamız.Bu konuda daha önce AY ÜSTÜNE BİR DENEME adlı yazımda değinmiştim kısmen de olsa..Yeni oluşan atölyeler bölümünde ise ANADOLU UYGARLIKLARI adlı atölyede bu evrim süreci ve insanın ortaya çıkışına ilişkin ayrıntılı yazılar var. Tüm bunları zaman buldukça okumalarını tavsiye ederim her arkadaşa.Görüşler eleştiriye açıktır.Şiirin yazılmasına etken olan faktör de Ay ile dedemiz, dedelerimizi dedeleri arasındaki gizemi Aydede ile çözmeye yönelik desek anlaşılacağını sanıyorum...Bu vesile ile adı geçen yazımı ekliyorum merak eden arkadaşlara. Saygılar sunarım. Kalın sağlıcakla...
AY ÜSTÜNE BİR DENEME
Yaşam için ne gerekli diye sorsak;genellikle,hava, ekmek,yemek ,su ,giysi, barınak gibi gereksinimlerden söz edilir.Kimsenin aklına ışık olmadan yaşanacağı gelmez.Bitkilerde ’Fototropi’, yani ışığa yönelme kavramını okullarda öğrenmiş olsak da,güncel yaşantımızın ağır koşulları altında ışığın önemini unutur gideriz.Doğal olarak var olduğu için yokluğunu düşünmeyiz.Gündüz güneş,gece ay olmasaydı,yaşam diye bir şey olmazdı.
Ay ve güneş sevdalarımızı süsleyen nesnelere dönüşürken,ayın yüzünde sevgilimizin ’ Mah ’yüzünü,güneşin yakıcı sıcaklığında da özlemlerimizi buluruz.Başımızda esen ’Kavak Yelleri’ fırtınalara,kasırgalara,tayfunlara hortumlara dönüşür.Özlemle yanıp kül olan benliğimiz, uzayın sonsuz derinliklerine savrulur.Paramparça benlik,kül zerreciklerinden yeniden bir araya gelir,aşk sonrası yeni benliğimizi oluşturur.
Ay’ın dünya ve güneş etrafındaki dönüşüm evreleri her insanın çıplak gözle görebileceği ibret verici olaylara sahnedir,insanlardan kaç kişi gökyüzünü yeterince dikkatli izler;şairler ve astronomlar dışında göğe bakan veya bakmasını bilen çok az insan vardır.Sanırım ünlü şairimiz Turgut uyar bir şiirini bu nedenle ’ Göğe Bakma Durağı’ olarak adlandırmıştır.
Ay, her yirmi sekiz günlük zaman diliminde kendini yenilemektedir.Bu durum ergin kadın vücudunda oluşan yumurta hücrelerinin döllenmemesi halinde atılıp,yeni yumurta hücrelerinin oluşması için geçen periyodik bir evredir.Kameri takvim bu nedenle diğer takvim türleriyle uyuşmaz, arabi aylar her yıl on gün önce başlar.
Şimdi ellerimizi göz önüne alalım,sayabileceğimiz eklemleri sayalım,her iki elimizin parmaklarında toplam yirmi sekiz tane hareketli kemik göreceğiz.On dördü sağ,on dördü sol elde olmak üzere. Parmak uçlarımızı birleştirince Dolunay hali gözünüzün önünde canlandı mı? Dolunay’ın doğarken,yastıktan başını kaldırırcasına doğrulup , gözlerindeki mahmuriyetin dağıldığını izlediniz mi hiç?Her doğumun sancılı,kanamalı olduğunu bilir miydiniz?Ayın gökte çizdiği hareketin adına gerdan dendiğini duydunuz mu?Yatağına çekilen ay’ın,bu kez öbür yanağının üstüne yattığını gördünüz mü?
Tüm bu gözlemlerim bana şu şiiri yazdırmıştı;
BENCE AY !
Yirmi sekiz dilimli portakal Güneş, Her gün bir dilimini yer onun On dördüyle doyar On dört günde Yediğini yerine koyar Onun için diyorum dostlar Gökyüzünde benim Narenciye bahçelerim var!
Doğa olaylarının gözlemlenmesi bize daha değişik bir algılama ve yorumlama gücü kazandırır.Bilim adamlarının araştırmalarına göre, dünyaya büyük bir gök cisminin çarpması sonucu ay’ın dünyadan koptuğunu ,bir gezi sırasında bir Alman turistle konuşmuştuk ve şunları da anlatmıştı bana;’Bu çarpışma sonucu kopan ay,danseden bir mevlevi gibi döne döne boşluktaki yerini aldı.Güneş sisteminin ona tayin ettiği yörüngede tur atarken ,zaman zaman dünyaya yaklaşır,zaman zaman uzaklaşırBundan dolayı sular alçalır,yükselir(Gel-git).Hayat önce sularda, tek hücreli organizmalar biçiminde oluştu,mikro organizmalar,suların alçalıp yükselmesi sonucu karaya sıçramışlar, ta ki gelecek bir ay sonrasına kadar karada kalmaya mahkum organizmalar, yavaş yavaş kendilerini karadaki yaşama uydurmak zorunda kalınca hem karada hem suda yaşayan canlı türleri oluşmus, milyonlarca yıllık evrim sonucu bu günkü hayat gelişmiştir.İnsan beyninin bu günkü hacmi ile daha önceki hacmi arasındaki açık fark, evrimin geçerli kanıtıdır.Aksini iddia edenlere şunu sormak gerekir,’Her şey bu günkü gibi bir anda olduysa ,niçin bu günkü canlı türlerinin tümünün geçmişte bir örneği yoktur?’
Anadolu’da bir çok tarih öncesi yerleşim birimleri olup, bunların en önemlileri Antalya Karain Mağarası(M.Ö.500.000 ),Konya-Çatalhöyük’tür(M.Ö.9000).Her iki yerde de yerli ve yabancı kazı ekiplerince çeşitli araştırmalar yapılmış,buluntular yerel müzelerin yanısıra Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde sergilenmektedir.Bu gün değişik yöntemlerle canlı cansız her varlığın yaşı saptanabilmektedir.Bilim son derece tutarlı ve somut adımlarla gelişmeye devam ediyor.
Ve biz aya bakıp ,sevda çekerek yolumuza devam ediyoruz.Şikayetim yok, ben bu yüzden şair oldum,İyi ki ay var,iyi ki ay-rılık (Ay’ın dünya’dan kopuşu)var,iyi ki güneş hala ay’a tutkun,dokunsalar birbirine kıyamet kopar,AŞKLA SÜRÜYOR HAYAT!
deden belki ay/deden
seni yoktan var eden
bu med bu cezir
sularda milyonlarca senedir...
..................................................
şiiri kaçırdım hocam affola
....................................................
yüregimizin yaşama olan inancında
labirentin çıkmazını gösteren şiirdi
saygılarımla