Bu Defa Şaka Değil
Ne sen yazacaksın...ne de ben
Sessiz sessiz bitecek... Usul usul ölecek öyle mi... Sonra şair olan fırtına koparacak... En acı çığlığını,bir mısraya dökecek... Şiir olan sen... bir sayfada denk gelip...kendini okuyacaksın... Sonra ...suskunluğunun pişmanlığıyla Yüreğine bakıp ağlayacaksın... Bir damla yaş süzülecek gözlerinden O bir damla...bin damla olacak... Sonra gönül ırmağın aniden çağlayacak... Bir yol bulup ruhuna akacak... İşte o vakit her şey bitmiş olacak... Kıyametler kopacak can evinde...hiç doğmayacak güneş ...karanlık pencerene... Hiç uğramayacak sevda...yalancı yüreğine... Bilmem kaç yabancı girecek.... O hercai gönlüne... Benim şehrim yoruldu,yolunu gözlemekten... Senin şehrin bıkmadı mı... yâr özlemekten... Ölümle eşdeğer tuttuğum, özlemi...sen hafife alıyorsun öyle mi ... Duydum... hiç inkar etme... Kalbimden kan damlatarak sana yazdığım... tüm şiirleri bal niyetine içiyormuşun... Şimdi anladım... şimdi anladım senin "Hayat çok kısa" diyerek,neden katıla katıla güldüğünü... "Amannn boşver üzülmeye değmez" dediğini... Hayat... Mutluluğa yetmeyecek kadar kısa... Hüzünlerin ömrünü alabildiğince uzatan... asırlık... ağrılı... sancılı bir süreçmiş... Bu süreç...sadece mutluluklara...umutlulara kısa gelirmiş... Şimdi anladım hüzün duraklarında...huzurlu insanlar beklemezmiş... Hüzün raylarından...huzur vagonları kalkmazmış... Mutlu insanlara ömür yetmez... Mutsuz insanların da ömrü bitmezmiş... Sana ömür yetmeyecek... yazık ki bana da bitmeyecek... Meğer insan...sevilen taraf olunca bir başka oluyor. Aşka bir başka bakıyor... aşkı bir başka yaşıyormuş... Meğer insan...seven taraf olunca...bir başka ölüyor... Azrail’e bir başka bakıyor... ölümü bir başka yaşıyormuş... Meğer insan...fiziksel güçlerin altında ezilmiyor... görünmeyen yüklerine altından da kalkamıyormuş... Meğer insanın görünmeyen yükü... görünenden daha ağırmış...daha ağrılıymış... Kalemimi bu ağrılar konuşturdu...dilimi bu ağrılar susturdu... Her yanım... yarım ve yaralı... Her yanım... parça parça yarına kalmış ve yamalı... Aşkımla dalga geçtiğin o gün... ölüm orucu tutar gibi... sükut orucuna başladım... Yorgun bedenimde cebelleşen kalbim inzivaya çekildi... tekliyor artık...eskisi gibi çarpmıyor...eskisi kadar heyecanlanmıyor... Ruhuma sükun veren azrail’in ayak sesleri geliyor sanki kulağıma... adımlarını duyuyorum... beklediğim o kutlu gün yaklaştı biliyorum...sana bir elveda diyemeden usul usul ölüyorum... Yine o berbat şakalarımdan sanma bu gidişi... madem gülüşün yok...bu yarım kalan...hep yarına kalan...hem de yalan olan dünyayı beklemenin bir anlamı da yok... Zaten şakanın da ne yeri ne zamanı... Ölüm denen o meçhulü buldum ben... artık sır perdesini aralıyorum... Anılardan ebediyete doğru akıyorum... Azrail kapıyı çalmadan...bu defa kapıyı ben açıyorum... Bitti yaz... yetti ayaz... Bitti ömür...yetti ölüm... Bir daha, dahası yok bu kışın ... şakası da kalmadı bu işin... zaten anlamı da kalmadı gidişin... Sonu gelmeli artık bu can çekişin...📌 |