Hüzünlü ve öfkeli şiir
Hüzünlü bir şiir var dilimde bu ara,
Satırları gülmekten aciz; Dizeleri halsiz, Bir acı var içinde öyle hadsiz. Kelimeler kavgalı birbiriyle, Sözler evsiz, kimsesiz... Ucuz bir otel sessizliği karşımda Çarşafları kirli, havasız oda. Dilim damağım kuru, İçim, sahra çölü kıvamında. Rüzgar ne yöne eserse, O yöne savrulur düşlerim Ve gülüşlerim sahte Geçmez hiçbir esnaf meyhanesinde! Hiç içmediĝim sigaraların dumanı başımda, İzmarite dönüşen anılar yerlerde. Duman altı olmuş sokaklar, Sobası yanan sofrası kuru ekmek soğan evlerin çaresizliğiyle... Bir kadeh daha koy diyor memleketim, Şeref yoksunu kederlerin şerefine Yoksulluğu içiyorum. 20 yaşında ölen kardeşlerimi düşünüyorum Hayatının baharında kışı yaşayan körpe bedenleri Ve içten içe ölüyorum. Bir ranzanin üst katında, Bir daha asla orada uyuyamayacak Mehmet î hayal ediyorum. Haberleri açmaya korkuyor, Bir şarkı daha dinliyorum. Belki ben de herkes gibi oluyorum, Umarsız ve kayıtsız... Dert yüklü bir şiir var dilimde bu ara, Yağmura dönüşecek bulutlar gibi Griye boyalı içimin evleri. Çığlık çığlığa bağırıyorum Komşular uykuda, Ölüm pusuda. Belki de başka bir kadını bekliyor bir kuytuda, Kocası kılığında Sabırla ve inatla. Satır aralarında kalan birkaç umut var, Parmaklarımı sokup derine Bir umut, topluyorum. Geri gelmiyor gidenler Gittikleri yer güzel diye mi; Yoksa bu dünya iğrenç diye mi? Bilmiyorum. Çocuklar ölüyor her gün örneğin, Kimisi savaşta topla tüfekle; Bazısı küçük bedenine dokunan pis ellerle! Sevmek zor geliyor insanlara diye üzülüyorum, Nefret etmek bu kadar kolay olmasın istiyorum... Küfürlü bir şiir var dilimde bu ara, Baştan sona seviyesiz Her cümlesi terbiyesiz... |