BİR BAŞKADIR KÂHTA HAVASISabah sabah indim Kâhta’m düzüne, Yudum yudum mis havanı soludum… Yüzüm sürdüm toprağının yüzüne, Yudum yudum mis havanı soludum… Mezarlığın benim kutsal durağım, Buradadır solan düşen yaprağım, Benim canım benim güzel toprağım, Yudum yudum mis havanı soludum… Kara yolu sağa sola bakanlar, Sabah sabah tütün sarıp yakanlar, Seni özler gurbet ele çıkanlar, Yudum yudum mis havanı soludum… Dalgın dalgın Aysadık’a ulaştım, Çevresinde hasret ile dolaştım, Kader attı gurbetlere bulaştım, Yudum yudum mis havanı soludum… Hele bakın şu Dünya’nın haline, Kâhta çayı dönmüş baraj gölüne, Mavi sular ilaç gönlün külüne, Yudum yudum mis havanı soludum… Kurkuri’de derdi gamı sezendim, Buralarda gece gündüz gezendim, Mısra mısra sana şiir yazandım, Yudum yudum mis havanı soludum… Kangenik’e vardım baktım değişmiş, Bütün evler birbirine karışmış, Dostlar küsmüş yılan çıyan barışmış, Yudum yudum mis havanı soludum… Ne haldedir canım Kâhta Ovası, Vardım baktım yoktu eski havası, Kubilay’ım gönlümün ilk yuvası, Yudum yudum mis havanı soludum… Özlemiştim belediye parkını, Gördüm şaştım dünle bugün farkını, Güzel Kâhta’m kır feleğin çarkını, Yudum yudum mis havanı soludum… Cantekin der; indim eski çarşıya, Dünümüzle kaldım karşı karşıya, Dert çoğalmış yüzler dönmüş turşuya, Yudum yudum mis havanı soludum… |