KERVAN YÜKÜkoca şehir dar bize, yüklen yükünü haydi gidelim kervansız saraylar bizi bekliyor kendimizi yüreğimizde hissedelim elimiz suya değsin, ayağımız toprağa savrum savrum okşasın saçlarımızı rüzgâr yelesinde alev alev harmanıyla başakların bereketi kucaklayalım esen yelde kem gözlerden uzak akşamın ilk serenadı olsun kurbağaların üvertürü sonra gökyüzünü seyredelim; eski dostlar belki aya yıldıza bakarken koyulaşır muhabbet cezvesi düşer suya yıldızların fincan gözlerimizden içeriz dostluğun kahvesini dem vururuz Fuzûli’den Hayyam’dan gün doğarken bülbül oluruz güllerde kürkçü dükkânı olmasın dönüp dolaştığımız yerler gel bu şehirden kaçalım bu gece biz yakalım hanların ateşini konuksever taşları evimiz bilelim çalı çırpı yalnızlıklar bizi bekliyor dilsiz yaslan sırtını bir höyüğe elini elime, dilini dilime, gülünü kilime ver nasıl atılır gülüm derdi bu şehrin sırtımızdan yük nasıl iner; sus söyleme?! Şaban AKTAŞ 30.05.2004 |
gel bu şehirden kaçalım
bu gece biz yakalım hanların ateşini
konuksever taşları evimiz bilelim
çalı çırpı yalnızlıklar bizi bekliyor dilsiz
yaslan sırtını bir höyüğe
elini elime, dilini dilime, gülünü kilime ver
nasıl atılır gülüm derdi bu şehrin
sırtımızdan yük nasıl iner; sus söyleme?!
KALABALIKLAR İÇİNDE BİLE " Yalnızlık " DUYMAYACAĞIMIZ YERLER VAR MI BİLDİĞİNİZ...
YÜREĞİNİZİ VEDE KALEMİNİZİ KUTLARIM.