Buruk Anılar
Buruk Anılar
Küçük yaşta öksüz kaldın mı? Annesiz, babasız yetimliği tattın mı? Başkaları; Anne, baba derken, Ben, bu isimlerin ne anlama geldiğini, Beynimde çözmeye çalışıyordum... Annenin; merhamet abidesi, Babanın ailenin gözdesi, Olduğunu kurguluyordum... Ama ulaşamıyordum bir türlü, Çünkü bunlardan mahrumdum, “baba” derken içime ılık ılık akan, Sığınabileceğim bir liman, Göğsümü gere gere; “Var mı bana yan bakan? ” Diye mutluluğu tadamadım. Herkes; “Anne” dedikçe, Kalbimde bir sızı oluyordu, İçimde bir karanlık, Gözlerim doluyordu... Ben hiç yeni elbise giymedim biliyor musun? İçimde hep; “Ah bir yeni elbisem olsa”, Hayali vardı, Ayakkabım da olmadı, Bayramlar benim için; “Keşke gelmese” cinsindendi, Nere giderdim? Kime varırdım? Hangi elbise ve ayakkabıyla? .. Kimin elini öperdim? Kime selam verir, hatır sorardım? Çünkü rağbet; elbise ve kılıktaydı! Benim kılığım iyi değil, dökülüyordu! Üzülüyordum, içimden; ciğerim sökülüyordu! Hep yalnızları oynadım, Gariplik yandaşım, Geceler arkadaşım, Hislerim, duygularım sırdaşım, Şiirler gardaşım oldu. Okula kitabım olmadan gittim! Yazacak bir defterim de yoktu, Teneffüslerde, Herkes kantinde, Bir şeyler yerken, Ben oruç tutuyordum! Yutkunuyor, yutkunuyordum... Karnım iyi doymadığı için, Ders aklıma girmiyordu, Başarılı olamıyordum, Anlatılanları anlamıyordum! Belki ondandır, pek gelişemedim, En üst mercilere erişemedim! Anılar var; tatlı, hoş, Anılar var; üzgün ve nahoş... Kazım Öztürk (KAZIMÎ) 19 AĞUSTOS 2008 |