AYYAŞLA HASBİHÂL !
Hayli geç bir saatte, sokaktaydım dün gece.
Bir mırıldanma duyup, yürüdüm o köşeye Demlenen bir ayyaşmış,,dilinde iki hece: "Ey-vah" diyor sürekli, bakıp bakıp şişeye. Merakıma yenilip, çöktüm yanıbaşına. Biraz çerez çıkarıp,döktüm yanıbaşına. Savrulmuş parkasını, çektim yanıbaşına. Tanıdım onu birden ! Aktım yanıbaşına. Çocukluk arkadaşım, karşımda duruyordu. Kalbim sanki çıldırmış gibi hızla vuruyordu. Yıllar biz insanları nasıl da yoruyordu. İçim parçalanmıştı, dudağım kuruyordu. Ne kadar değişmişsin, hey gidi "Zıpkın Ali" Dedim kendi kendime, iç çekerek derinden Neden böyle olmuştu, neydi onun bu hali. Izdırap akıyordu, görünen her yerinden. O da beni tanıdı, belliydi bakmasından. Tek gözünü kırparak, işaret çakmasından. Ve ucunu kırarak, sigara yakmasndan. Belli ki çok içmişti, anladım kokmasından. Bu arada şişeden, her yudum alışında. "Eyvah"diyordu yine, gözü her dalışında. Kimlerin rolü vardı, bu hale gelişinde ? Ne sırlar saklıyordu, o acı gülüşünde. Şişeyi uzatarak, bir fırt da sen çek dedi. Hayal değil gördüğün, bu acı gerçek dedi. Sokul biraz yanıma, baş ucuma çök dedi. Hiç bir şey sorma bana, önce sen bir dök dedi. Yirmi yıl görüşmeden, ne de çabuk geçmişti. Sanki bir ayyaş gibi, zaman bizi içmişti. Hayat sahnelerinde, bir çok roller biçmişti. Ben ona anlatırken, yeni şişe açmıştı. Ben susunca başını, gökyüzüne kaldırdı. Gözlerine uzaktan, bir kaç yıldız aldırdı. Sonra dudaklarına, yine"eyvah" çaldırdı. Sanki o an içine, cehennemi doldurdu. Nihayet en sonunda, ağzı dili çözüldü. Anlattıkça adeta, büzüldükçe büzüldü. Kırışmış gözlerinden, bir kaç damla süzüldü. O yaşlar sanki benim boğazıma dizildi. Özel harekattayken, kollarını "budamış" Gazi olup vatana, "azıcık" borç ödemiş. Karısı, elsiz kolsuz, adamla olmaz demiş. Malesef bir darbe de, ailesinden yemiş. Her şeyini bırakıp, terketmiş evi barkı. Kalmamış sokaklarda, ayyaşlardan bir farkı. Kırılmış gönlündeki, umudun renkli çarkı. Dilindeki o "eyvah", şarkıymış meğer, şarkı ! Maaş kartsız, parasız, bulduğu yerde yatıp. İçki almış hepsiyle, madalyaları satıp. İçlerine her gece, anılarını katıp. Dolaşmıs sabaha dek, "eyvah" narası atıp. Traş görmemiş yüzü, kimse bilmesin diye. Duyanlar arayıp da, asla bulmasın diye. "Zıpkın Ali" adına, leke gelmesin diye. Geride kendisinden, bir iz kalmasın diye. Sözleri bittiğinde, zorla kalktı yerinden. Yine bir "eyvah"çekti, bu sefer çok derinden. Son bir yudum alarak, şişelerin birinden. Yürüdü kaderine, umutsuzca yarından. Tanımadan geçseydim, ayyaşın biri derdim. Olmazdı şimdi asla, iç kavuran bir derdim. Gebersin ayyaş deyip, durmaz çeker giderdim. Ona vefa borcumu, peki nasıl öderdim ? Sakın ha hor görmeyin, ne sarhoş ne ayyaşı. Yanıltır emin olun, kirlenmiş üstü başı. Bence onların hepsi, çatlamış sabır taşı. İçtikleri şişeler, inanın hep göz yaşı. (İSMAİL SIKICIKOĞLU-Onuncuköylü) |
Kutlarım.
Saygılar selamlar