Severek Ayrılmak
Severek Ayrılmak
Hiç gelmesini istemediğim bir andı o an.... Yüzümüzden hüzün damlaları akıyorken yere, Bir elvedaya sığdırdık tüm geçmişimizi. Yine ellerin ellerimi bırakmıyor bak, gözlerin gözlerimde kaldı bu gece... Oysa ki söyleyecek çok söz vardı dilimde ve de binlerce hece. Severek ayrılmak ne zormuş meğer. İçinde binlerce ben olduğunu bilerek veda etmek, elveda demek ne zormuş..... İsteksizce gelen ayrılığın rengi, hiç bir renge benzemez derlerdi ..... Bir kara bulutu anımsatır sana... Yağan her damlasının bir tarafı siyah bir tarafı gri.... Sanki tüm canlılığını kaybetmiş, yağma hevesi bitmiş gibi. Şimdi daha iyi anlıyorum, suyun bedene, sevginin de ruha nasıl can verdiğini.. İçimizde, sanki, ölüme davetiye çıkarmışçasına dinmeyen sancılar, can çekişiyor tüm acılar.... Bir kalem var elimde, durmadan seni yazan. Ve bir şair var yüreğimde, seni anlatıp, şiir yapan. İşte bir yudum daha çektim, soğuyan kahvemden, dudaklarımdan yüreğime akan sensin sen Sahi konusu açılmışken, sorsana bir kendine. ’’Böyle ayrılıklar da, kalan mı daha çok acı çeker yoksa giden mi? ’’diye... O günlerde yanında huzuru yudumlatan sen, şimdilerde sadece yokluğunu fısıldatıyorsun kulağıma. Severek uzak kalmak ne zormuş meğer. Ne zormuş ellerini tutamamak, Kaçak bir yolcu gibi durmadan seni aramak. Bakma öyle, üzgünce gözlerime. Biliyorum.... Senin de anlatamadığın çok şeyler var dilinde... Tek acı çeken ben değilim biliyorum. Sende aynı duygu ve hisleri yaşıyorsun benimle. Gönül sahnene aldığın, tüm samimiyetiyle başrolü oynattığın , en önemli kişiydim sende. Bitmesini istemediğin sonsuza giden bir yol, gönül bahçeni süsleyen, en değerli çiçektim kalbinde. Ve sende biliyorsun ki.... Sen benim okuduğum en güzel roman, sığındığım en huzurlu liman... Sen kızgın çöllerde, güneşin altında yürürken bulduğum su, hayata gülüşüm, ölüme korkusuzca yürüyüşümdün. Gidişin, yol vermekten başka çare bırakmadı bana. Öyle bir açtın ki ayrılığın kapısını.... Sanki, makam arabası geçsin diye , eskortluk yapan polislerin, yolu açışlarına benziyordu, açtığın tüm kapılar. Mecburduk ayrı kalmaya. Artık, körelmiş bir yalnızlıksın kalbimde. Zincire vurulmuş mahkumlar gibi, tüm mazimiz. Sırtımda fırtınalı bir rüzgar, hayalimde bize ayrılık türküsünü okuyan gardiyanlar.... Ne zaman el uzatıp tutmaya kalksam seni canlanıp, bir bir diriliyor, ayrılıklar.... Ne tuhaf bir kelimedir bu ’’ Hoşça kal’’ Hoş kalabilir mi insan! Ayrılığın gözyaşlarını, kalbinin en derin köşelerinde yaşarken? Hoş kalabilir mi? Yıllarca birlikte gezdiği sokaklarda, yalnızlık adımlarını atarken.? Sonsuza kadar bir daha birleşemeyecekken ellerimiz , hoş kalabilir mi yüreğimiz? O yüzden hoş çakal deme bana. Ne olur. Hoş kalamıyorum çünkü, sensizliğin mührünü basmışken hayatıma. hoş kalamıyorum anlasana .... 01.06. 2022 Çarşamba. Mercan Nur |