Umut
Umut
Aslında sorarsan Yaşamın içinde gel gitlerin esiri olmuş biriyim Perişan halime aldırmaz Gönül acısına kulak verirdim Unutulmuş acılarıma Ağıtlar yakardım kabuk bağlayan Yaralarımın sızıları ile Gecenin kollarında uyanırdım Sonra başımı dayardım Yastığa Hayaller kurar Her defasında Yıkılan birini görürdüm Acıların doğumunda yeniden dirilirdim Aslında ben Yıkılıp giden Bir enkazın insanıydım Acıların kol gezdiği kentlerde var olmaya çalışırken Bir beşerî kavgaya tutuldum Dudaklarımda kanayan yara Ömrümde kalan ise Hatıralarım Bakıyorum da Düşlerimin düş olmaktan çıkamadığı Bir hayatın esiriyim Şimdi önümde bir bardak çay Ruhumda gönülden kopma kayalar var Bir koltuğa çivilenmişim Hayıflanmaların ve keşkelerin Bir anlam ifade etmediği bir çöplükteyim Semada kandil sönerken Avuçlarım da sızıyor karanlık Avuçlarımdır güneşin rengini solduran bir tebessüme gebe kalmıştı. Daha doğmadan oda ölüp gitmişti Bunlar yaşanırken daha adı konmamış ölümler yaşanıyordu yüreğimde ölümün yankılarını yaşarken ruhuma da sinmişti elemin göz yaşları taştan harflerle kazılıyordu gönül evime Son nefesini verirken umut Arkasına göz atmayı unutmamıştı Ellerim bir katilin elleri artık Ellerim bir soykırımın adı Ellerim ölüm fısıltısı Ellerim perişanlığın diğer adı artık.... Benler bir daha doğmamalı Yaşamamalı umudun ışığı sönmeli Yaşamın içinde Bir fanusun içinde bir kum tanesi kalmalı Bir daha yaşamamalı |