Oysa ki bir serçe kalbi gibiydi yüreğim (2)...şu garip ve saf denilen gönül var ya aslında bilinçsizliğin ve aymazlığın işareti aşk meşk denilen meretin o mavimtırak rengi bir bukalemundan ödünç imiş ortam değiştikçe oda bir anda değişti hayatın cilvesinde fıtratlarla yarışmak da neyin nesi insanların içi bir Çıfıt çarşısı gibiymiş kahpe ve sinsi bir eylemlere her vakit gebe oysa ki bir serçe kalbi gibiydi şu minik yüreğim sağa sola yalpalayıp ta durdu hinlik doğuran beyinlerin arasında ve onca kötülüğün içinde hala daha uyur geze gibiydi içimde ki o saftirik gönüllü aymaz çocuk illaki hala daha seviyordu elinden çoktan uçup ta gitmiş olan güvercini aklı ve havsalası almıyordu bir türlü bu ihaneti ortam alaca bir karanlık siluetler belli belirsiz rüzgar bile sinmişti kuytuya kuraklığa davetiye gibiydi bulutların tembelliği ve bir gönül boş boşuna çırpınıp ta duruyordu sahici sandığı hayallerinin içinde kıvranarak bir çıkarcının elinde yaşam bomboşuna tınlıyordu umut yaprakları güz gibi kuruyuşta uçup ta gidiyordu ihanetin dik uçurum diplerini bir bir doldurarak günlerden neydi ki nedenler niçinleri niye kovalıyordu her şey açıktı ama ona göz lazımdı haspanın tez kaçışlar içinde olduğu ta baştan belliydi ve kim bilir tıpkı ben gibi nice şapşallar yaşamını tornistan yapmıştır şimdi ürkek bir mahluk gibiydi yaşanamamış zaman oysa vuslatta o an hiç mi hiç gülmedi ki hala tüm kapıları gıcırdayıp ta duruyordu paslı nedense gözlerim gerçekleri bir türlü görmüyordu bilinmez bir azaptı bu içimde kımıldayanım bir içimlik sigara gibi duman oldu tüm beklentilerim böylesine daha kaç yıl boşa vardiya yapacaktı kim bilir veya daha kaç gün karararak göz boyayacaktı o haspa çıkınını doldurdukça hala daha ağzından yemi alınan karga gibiydim tek bir gülüşe tav olan öyle ki ne yapıp ettiğimin bile farkında değildim farkındalığı bile fark edemeyecek kader ve boş boşa geçen yılları yıllara ekleyecek kadar oysa bende gülle bülbül gibiydi hep hayallerim halbuki ne gül vardı ortada nede bir bülbül aklımı peynir ekmekle yemişim geçmişin dergahında ruhumun ikizi sanıp durdum o nankör kediyi meğer ki ben aşkın arka sokağında pineklemişim sadece bir aptal maşuk imişim o çorak gönülde o fıtrat hiç ıslah olmadı dizlerimin dibinde ve o her zaman çıkarın eteklerine sarılmakta ve bense hep uyumaya mahkumdum bu halle bu yüzden hep fal taşı gibi açık kalacak gözlerim her saf insan gibi gerçeği görememek gibi alışkanlık haspanın elinde bir koz gibi yontulacak bu halde de yüzlerimiz de hiç bir gün birbirine arzu ile gülümsemeyecek bendeki bu ahmaklığı da hiçbir kural kabul etmeyecek ne yazık ki bendeki bu aşk çok kötü bir zamanda ortama adapte olmaya çalışmış meğer ki sadece ben çok mu çok safmışım aşk ve tutku dendiği gibide öyle saf ve temiz değilmiş… AZAP...(Kadri Atmaca) 24.05.2022 |