...
Nasılsın deme...
Avareyim. Divaneyim. Sensiz viraneyim. Çöl gibiyim yanıyor her hücrem kum gibi. Yağmur gibiyim sulara karışıyor her damlam, nehir nehir akıyorum yüreğinin okyanuslarına. Dağ gibiyim başımda hasretinin deli rüzgarları. Dumanlanmış efkarım geçitlerim sana varır. Dağ gibiyim beklerim. Taşırım yorgunluğunu kıyamete kadar. Sabrım taşlar gibi bağrımda kalır. İsmail’im, boynum yüreğinin bıçağına gönüllü. İbrahim’im, sadakatim nemrut ateşinde su olup akıyor gözlerinin şehrine. Nasılsın deme... sensizim işte. Yusufsuz kör kuyuyum düşlerimin mısırında. Aciz bir köleyim. Züleyhanın kininden daha kirliyim sensiz. Bezirganı bizar yol gibiyim. Sana varınca mutlu, seninle olunca yaşamak doluyum. Susuzum sensizliğin ker belasında boğazımdan kılıç gibi geçer her nefes. Nasılsın deme. Sensizim işte. Uhut gibiyim bağrımda hamza vurulur vahşi yokluğunla. Kalbim kafesinden azat edilir. Balık sudan azat edilir mi can.? Sırrını kaybetmiş derviş gibiyim. Ağlarım içime akar ummanlar gözlerimden. Kanım dalga dalga yine bileklerimden. Nasılsın deme... avareyim, divaneyim, sensiz viraneyim. Cinler cirit atıyor ruhumun boşluklarında. Kanıma batırıp yazıyorum sensizliğin kelamını dilimle. Hadi dilimle yokluğunu. Gel sür kervanlarını yurduma. Gönder kirpiklerinin ebabillerini yüreğimi yıkmaya çalışan ebrehe ordusu zalimliğindeki yokluğuna. Vur sevgimize olan inancının asa’sını sensizliğin tüm denizlerine. Kurtar beni firavunlaşan yokluğundan. Nasılsın deme... Yenilmiş bir orduyum sensiz. Yorgun ve sessiz. Azazil okşuyor nefesimi ey can duy sana olan bu sesimi gidecek yerim yok şark’tan garb’a kadar mahçubum. Arz’dan arş’a kadar günahkar. Nasılsın deme... Avareyim, divaneyim, sensiz viraneyim.. |