Sevgili Peygamberimizin DoğumuŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Peygamber Efendimiz doğduğunda gerçekleşen hadiseler.
Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimizin doğumu, peygamberliği, hicreti ve irtihâlinin, ilâhî bir tecellî olarak hep pazartesi günlerine rastlaması, bu günün ehemmiyetinin bir nişânesidir. Cemâl ve celâl tecellîsi olarak sevincin heyecânı ile hüznün burukluğu, bayram neşesi ile irtihâl elemleri berâber yaşanmaktadır. İbn-i Abbâs’dan -radıyallâhu anhümâ- şöyle rivâyet edilmiştir: “Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, pazartesi günü doğdu, pazartesi günü Peygamber oldu, pazartesi Mekke’den Medîne’ye hicret etti, pazartesi günü Medîne’ye vardı, pazartesi günü vefât etti. Pazartesi günü (Kâbe’de hakemlik yaparak) Hacer-i Esved’i yerine koydu. Pazartesi günü Bedir zaferini kazandı. Pazartesi günü الْيَوْمَ اَكْمَلْتُ لَكُمْ دِينَكُمْ «Bugün size dîninizi tamamladım.» (el-Mâide, 3) âyeti nâzil oldu.” (Ahmed, I, 277; Heysemî, I, 196) O’nun doğumu, Peygamberliği, hicreti ve irtihâlinin, ilâhî bir tecellî olarak hep pazartesi günlerine rastlaması, bu günün ehemmiyetinin bir nişânesidir. Cemâl ve celâl tecellîsi olarak sevincin heyecânı ile hüznün burukluğu, bayram neşesi ile irtihâl elemleri berâber yaşanmaktadır. PEYGAMBERİMİZ DOĞDUĞUNDA GERÇEKLEŞEN 7 MUCİZEVİ HADİSE Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in kâinâtı teşrîf ettiği mübârek gecede bâzı hârikulâde hâller vukû bulmuştur. Bu mûcizelerden birkaçı şöyledir: 1. Hazret-i Âmine’nin bildirdiğine göre kendisi, ne hâmileliği ne de doğum esnâsında hiçbir zahmet çekmemiş ve Allâh Rasûlü dünyâya gelirken doğu ile batı arasını aydınlatan bir nûrun kendisinden çıktığını görmüştür. Peygamber -aleyhissalâtü vesselâm- temiz bir şekilde, ellerini yere dayayarak doğmuş ve başını semâya kaldırmıştır.[1] 2. O anda şeytan, hayâtında hiç olmadığı kadar büyük bir çığlık koparmıştır.[2] 3. İran başkadısı ve din adamı Mûbezân, rüyâsında birtakım serkeş develerin bir sürü yürük atları önlerine katarak Dicle ırmağını geçtiklerini, İran topraklarına yayıldıklarını görmüştür. 4. Semâve Vâdisi’ni[3] su basmıştır. 5. Kisrâ’nın sarayından 14 sütun yıkılmıştır. 6. İranlıların, tapınaklarında bin yıldan beri hiç sönmeden yanan ateşleri sönmüştür.[4] 7. Âişe -radıyallâhu anhâ-’nın anlattığına göre Mekke’de ticâretle meşgul olan bir yahûdî, Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in doğduğu gece, Allâh Rasûlü’nün dünyâyı teşrîfinin alâmeti olan yıldızın doğduğunu görmüş, Kureyş meclislerinden birine giderek: “−Ey Kureyşliler! İçinizde bu gece çocuğu doğan var mı?” diye sormuştu. “−Vallâhi bilmiyoruz!” denilmesi üzerine yahûdî: “−Ey Kureyş cemaati! Size söylediğim şeyi iyi belleyiniz! Bu gece âhir zaman ümmetinin Peygamberi doğmuştur. Onun iki kürek kemiği arasında, üzerinde tüyler bulunan siyah sarı karışımı bir ben vardır.” dedi. Meclistekiler, yahûdînin söylediklerine hayret ederek dağıldılar. Evlerine varınca yahûdînin sözlerini âilelerine anlattılar. Bir kısmının âilesi: “−Abdullâh’ın bir oğlu doğdu. O’na Muhammed ismini verdiler!” dedi. Bunun üzerine onlar yahûdînin evine gidip: “−Mekke’de bir çocuk doğmuş, haberin var mı?” dediler. Yahûdî: “−Ben size haber verdikten sonra mı yoksa önce mi?” diye sordu. “−Önce doğmuş, ismi de Ahmed!” dediler. İsteği üzerine onu Hazret-i Âmine’nin evine götürdüler. Hazret-i Âmine mübârek oğlunu onlara gösterdi. Yahûdî, Fahr-i Kâinât -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in sırtındaki nübüvvet mührünü görünce bayıldı. Ayıldığı zaman, kendisine: “−Ne var, ne oldu?” dediler. Yahûdî: “−Vallâhi artık İsrâîloğulları’ndan Peygamberlik gitti! Ellerinden Kitap da gitti! Son Peygamberin, İsrâîloğulları’nı öldüreceği ve din adamlarının îtibârını düşüreceği yazılıdır. Araplar nübüvvetle büyük bir izzet ve şerefe erecekler. Ey Kureyş cemaati! Sevininiz, vallâhi siz, haberi doğudan batıya kadar ulaşacak bir kuvvete mâlik olacaksınız!” dedi. (İbn-i Sa’d, I, 162-163; Hâkim, II, 657/4177) Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in velâdetine bütün Mekke halkı sevinmişti. Hattâ Ebû Leheb, mübârek yeğeninin doğduğunu müjdeleyen câriyesi Süveybe’yi, âzâd ederek mükâfatlandırmıştı.[5] Bu hâdiseyle alâkalı olarak daha sonra Abbâs -radıyallâhu anh- şunları anlatır: Ebû Leheb’i ölümünden bir sene sonra rüyamda gördüm. Kötü bir hâlde idi: “−Sana nasıl muâmele edildi?” diye sordum. Ebû Leheb: “−Muhammed’in doğumuna sevinerek Süveybe’yi âzâd ettiğim için pazartesi günleri azâbım biraz hafifletilmektedir. O gün baş parmağımla işâret parmağım arasındaki şu küçük delikten çıkan su ile serinlemekteyim.” cevâbını verdi. (İbn-i Kesîr, el-Bidâye, II, 277; İbn-i Sa’d, I, 108, 125) Diri diri toprağa gömülen kız çocuklar Ademi beşer şaşkın alemi dünya murdar Yaşama hakkı dahi verilmeyen maznunlar. Sırtlanlar pençesinde ölen kalabalıklar İnsanlık bir birinin hakkın çalmak derdinde Sırtlan Arslan çakal kurt sinsi yarış içinde Arkadan pusu kuran iffetsiz icraatlar Vahşiye dönmüş insan söndürülür hayatlar Nura susamış dünya, susuz çatlamış toprak Kurumuş bedenleri dalda durmuyor yaprak Dünyanın her köşesi aynı vahşet içinde Vahşet sergileniyor başka başka biçimde Bu hengame içinde bir nur doğar Mekke’den Yol bekleyen alimler geldi diyor beklenen. Rebuevvel ayının on ikinci gecesi Şeytan feryat etmekte şaşkındır avenesi O gece cihanda nur, miski amber bir koku Ölüm bekleyen kızdan silinip gider korku O gece söner birden binyıldır yanan ateş Alemi aydınlatır Mekke’de doğan güneş. Anneleri AMİNE hatunun ifadesi Dünyayı kaplayan pak nur oldu nişanesi O gece çöl üstüne tatlı bir huzur düştü Kisranın sarayının on dört sütunu düştü Doğdu hakkın güneşi o gün pazartesiydi Kabe’ye hakem oldu yine bir pazartesi Pazartesi Halime olmuştu süt annesi İlk kez Cebrail ile görüştü pazartesi Alemlerin sultanı Ahir zaman nebisi Mekke’ den Medine’ye hicreti pazartesi Medine’ye vardığı gün oldu pazartesi Bedirde muzaffer oldu yine pazartesi Son ayet nazil oldu kuranda pazartesi Dünyayı değiştirdi nihayet pazartesi Kainatın sönmeyen ebed nuru güneşi Yarab: Nuruyla dolsun şu fakirin sinesi Rabbim bizi birleştir Resulü’ yün yolunda Şefaatine nail kıl kıyamet meydanında ALLAHÜMME SALLİ ALASEYİDİNE MUHAMMED SALLALLAHÜ ALEYHİ VESELLEM |