İMAM-HATİP
İMAM-HATİP
Nasıl bayram olmasın ki! Hakka akan gözyaşları çağlarken; Küfür taşlarını İmam-Hatip bir bir bağlarken, Bodrum dehlizinde muzdarip garipleri alıp ona zirvelerde makam sağlarken, İmam-Hatip’lerden medet bekleyenlerin âh-u zârı âsumanı dağlarken, İmam-Hatipliler; Ferhat gibi dağları delip, iş başına gelip, Yurdumuzda adaleti sağlarken, saldırganları bir bir adalete bağlarken, Nasıl bayram olmasın ki! Çünkü; Aklına zevâl gelmeyen küfrü yere seren biz, İtilip kakılan köylü çocuklarıyken; köylüleri de şehre efendi kılan biz.. Ölü yıkayıcı diye tahkire maruz kalırken, ölmüş gönülleri yeniden yeşerten biz.. Devlet dairesinde hizmetçilik reva görülürken, Devlet Başkanı olan biz.. Başörtülü kızımı okul önlerinde sürükleten anlayışı, Üst düzeyde başörtüsüne saygı ve esas duruşla selam durduran biz.. İmam-Hatip neslinin kökünü kazımak isteyenlerin rütbelerini söküp “er kişi niyetine” durduran biz.. Nasıl bayram olmasın ki! Bütün okullarda önüne konulan setleri, barajları bir bir yıkarak okyanusa açılan, Yıkılmaz sanılan okyanus ötesini hâk ile yeksân eden, Gökleri istismar edenlerin köklerini söküp, gerçek manada göklerde istikbâli gösteren, “koskoca…” diye önünde diz çökülen sünger kulelerini devirip, koca bir HİÇ olduklarını dünyaya gösteren işte bu İmam-Hatip nesline Nasıl bayram olmasın ki! Nasıl bayram olmasın ki! Bayramınız kutlu olsun.. İmam-Hatip ilelebet pâyidâr olsun.. Nasıl bayram olmasın ki! Bayramımız kutlu olsun.. İşin hayırlısı en ortasıdır; İmam-Hatip mülkün sigortasıdır! Murat Kahraman Murâdî 16.10.2021/ İstanbul NOT: Bu Şiirimi, İmam-Hatip Okullarının kuruluş sene-i devriyesinde yapılan anma törenlerinde hatıralarını anlatırken Prof. Dr. Hayrettin KARAMAN Hocamızın "Bugün içimiz bayram ediyor!" diye gözyaşları içindeki konuşmasını tv’dan dinlerken "Nasıl bayram olmasın ki!" diyerek yazmaya başlamıştım.. Bu Şiirimi, 1972’den bugüne kadar İmam-Hatip’li olmanın her türlü bedelini ödeye ödeye, bize reva görülenleri yaşaya yaşaya bugünlere gelmiş birisi olarak kaleme aldım! Kimse kusura bakmasın ki, buradaki her kelime bir yaşanmışlığın yansımasıdır. Özetle, İmam-Hatip mefkûresini toprağa gömmeye çabalayanlar, onun bir tohum olduğunu düşünemeyecek kadar gerçeklerden uzak olduklarının da farkında değildiler! Tüm şiirsever dostlara saygıyla arz ederim. Murat Kahraman Murâdî |
Ben de bir imam hatip lisesi mezunuyum. Gerçekten de çok eziyet çektik. Katsayı engeli ve başörtüsü yasağı nedeniyle eşim benden daha çok eziyet çekti. Bu eziyeti çektirenler kim zerre kadar hayır yaparsa karşılığını görür, kim de zerre kadar şer yaparsa karşılığını görür ilahi hükümleri gereği, ahirette bu yaptıklarının karşılıklarını mutlaka göreceklerdir. Neticede kul olarak haklarımızı gasp etmişlerdir. Kul hakkı ise ancak kulun rızasını alarak giderilebilecek bir husustur. Buna rağmen; şiirinizdeki
'eskiden İmam-Hatip’leri ağlatanların
şimdi anaları ağlarken..
Nasıl bayram olmasın ki!'
kısmını tasvip edemediğimi affınıza sığınarak belirtmek isterim. Kimsenin anası ağlamasın. Zira o anaların bir çocuğu imam hatibe giderken diğer çocukları meslek, Anadolu, fen liselerine gidebilmektedir. Hazreti Hamza'yı şehit eden Vahşi, Hazreti Peygamberimizin kızı Hazreti Rukiyye ile evli iken, sırf peygambere eziyet olsun diye evliliğini bitiren ve her türlü kötülüğü yapan Ebû Leheb'in oğlu Utbe sonradan Müslüman olmuşlardır. Müslüman olduktan sonra her ikisi de başlarımıza tac edilmiştir. Müslümanlıkta ıslah edilmesini isteme, insanları kazanma en önemli hususlardandır. Netice itibariyle bize bu zulmü yapanların çoğu aslında en azından kelime-i tevhidi bilen ve inanan insanlardı.
Dinimizde şematet yani başkasına gelen zarara, belaya sevinmek hiç hoş karşılanmaz. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: 'Din kardeşinize şematet etmeyiniz! Şematet ederseniz, Allahü Teâlâ belayı ondan alır size verir.' [Tirmizi]
Şiirinizin nihayetinde çok doğru bir tespitle 'İşin hayırlısı en ortasıdır' denilmektedir. Yukarıdaki eleştiri konusu yaptığım dizelerin orta yolun dışında durmakta olduğunu düşünmekteyim. Birleştirici ve toparlayıcı olmayı her şeye rağmen başarabilmek gerekir. Zira bize yapılan eziyetler ne kadar ağır olursa olsun Hazreti Peygambere ve ilk Müslümanlara yapılan eziyetlerin rüzgarı bile etmez.
Allah'a emanet olun.