'Yürü yiğidim yürü' dedi
Bahar kokulu mart sonları alaca güneşli
yaşabenili kar kış sonu özlemi çekilen gün hükümet caddesi yokuşunu tırmanıyorum yokuşun orta yerinde bir elinde bastonu karşıya geçmek isteyen bir pürü fani görünce beni durdu bir şey diyesi oldu diyemedi yutkundu asasına yaslandı ben de durdum bakışıyoruz ’bir şey mi ’ dedim bir bana bir yola bir kendine baktı baktı ’ yürü dedi yiğidim yürü bir zamnlar bu yokuşu doru kısraklar gibi tırmanır yarış atları gibi bir nefeste alırr idik görüyorsun şimdilerde elde asası musanın bel eğilmiş yay ağız kuru çarık dişler dökük kimi şehit kimi gazi damaklar gedik medik paçaya aşağı kendiliğinden akar durur sidik o zamanlar düz sandığım bu yollar şimdiler merdivenlerden merdivenler idrisdağı’ndan dik’ gülümsediğimi ve saate baktığımı görünce derince bir iç çekti ’ iyisin dedim iysin ’ ’ İyiyim şükür iyiyim de nişanlıyım dedi nişanlı gelin olacakmışım gelin her gece gelip kapıma dayanıyor düğüncülerim ’ ne demek istediğini anladım ağlamaklı oldum gözlerim yaşardı o da beni anladı bastonunu yaslandı el salladı ’ yürü dedi yiğidim hadı yürü bir zamanlar ben de bu yokuşu doru kısrak gibi bir nefeste alır idim’ Mustafa 1996 / Elmadağ (İlçe) Beden mi ruhu taşır ruh mu yoksa bedeni.. Geçmişine imrenir gözlemlerler gideni. O çağlarda yaşarken soluklanmaz kimisi. Vücudu harap eder batar gider gemisi.. ................ neneh |