Gecinnin gıyabında savrukurken
Uykunun firar ettiği gecenin geç saatinde
Suskun bir dil Suskun gözler Soğuk duvarlarla konuşuyor Dolun ay sarılı siyah gri gök Sızıyor içeri penceremin perdesini aşarak Dolaşıyor gemilerin uğramadığı limanda Sahil kenarı ışıkları sarıdan kirli beyaza dönüşmüş Ağır ağır adımlarla geziyorum Her karesini uzunca yol İşliyor ayaklarımda soğuk tüm bedenime Cevapsız sorular gelmiş ardımda Esir ediyor kendine benliğimi Dehlizler gibi karanlık çok yönlü İsimsiz ve yönsüz ilerliyor durmadan Gelmeyen sonu tuneler gibi Ürperten sesler kulağımda Bir ışık arıyor dur durak bilmeden Medetin ya belkiler adsız yarınlar Yağmur öncesi ve sonrası oluşup Gökten yere arşınlanan yıldırımların Ayak sesleri çatırdayan fay hatları Oluşturduğu sarsıntılar his edilir derecesinde Boşluğun içinde oluşan girdap Savuruyor beni bir o yana bir bu yana |