Mürekkep döküntülerim
Ballarımdan esinlendiğim mürekkep döküntülerim...
4 desem değil, sanki 5... beş buçuktan sonraki çocukluk yaşlarımı hatırlıyor gibiyim torunlarla birlikte oynarken. Geçen yıllar çok şeyler götürüyor bizlerden lakin o yıllar geçmeden bu güzelliklerde yaşanmıyor. Bizlerin bir çoğu yokluğun içinde yetişti.Hali vakti yerinde olanlarımız olsada ekserimiz yoklukla boğuşa boğuşa erdi ergenlik çağına. 4.5.6.7 hatta 10 kişilik aileler olurdu bizim çocukluğumuzda özellikle varoşlarda. Haftada bir bazen iki defa özellikle pazarı pazartesiye bağlayan akşam okula hazırlanan çocuklar, sobanın üzerinde kaynayan güğümler, tek odada teneke leğen tınğır mınğır hoş bir telaşe, ana önce kardeşimi yıyka ben sonra yıykanacağım, yok ana önce abimi yıkya sonra ben yıykanacağım,sobanın sıcaklığı alâ, tezzek kokulu ardıç odunu kokulu hele birde meşe odunu ise teneke sobadaki yakıt, yandıkça çıt çıt ses çıkarır kıp kırmızı kızaran soba. Meğer ne tatlıymış çocuklukta geçen seneler. Yokluk vardı fakat sevgi muhabbet zirvedeydi. Şampuan bilmezdi başımız Hacı şakirdi sabunumuz Üç kardeş ortaktı havlumuz Biz varoşların çocuğuyuz. Pazara ailenin büyükleri gider, her aklı esen kafasına buyruk alış veriş yapamazdı. Pazar dönüşü heybe,sepet,file gibi erzak koyulan eşyalar minibüslerin üzerinde öğle vakti gelirdi köy meydanına. Minibüsten, ya dede ya ebe ya baba inerdi,biz çocuklar ise köy meydanında nöbette idik, pazardan dönen büyükleri belkiyoruz. Belki bu araba da belkide diğerinde beklenen yolcular. Aha gördüm dedem geldi,bir başka çocuk valla billa ebemi gördüm arabanın öbür yanında,bir diğerimiz anaaa babam geldi babaaaaam... Derken kalbimizin çarpışı Hep beraber basardık alkışı Biz böyle yaşardık yazı kışı Varoşlorda hayat buydu. Heybe nedir googla sor kuzum Gofret lokum incir üzüm Sevinçten çıkacaktı gözüm Biz varoşların çocuğuyuz. Bir elma bir nar bir portakal,akide şekeri,fıstık fındık dolduru verirse cebini beklediğin büyüklerin, o sevinci anlatmak için kağıt kalem klavye kifayetsiz kalır, yaşanmadan bilimez. Hele birde ayakkabı pontul şapka geldiyse pazardan, abooovvv deyme keyfimize. Ayakkabıda numara söz konusu değildi, pazara giden her kimse çoçuğun ayağını bir ip ile ölçer o ipe göre dar yada geniş bir ayakkabı, talihinde ne çıkarsa artık. Buna rağmen sevincimizin izahı mümkün değil yırtılasıya severdik karalastiklerimizi. Ya birde o ipi kaybettiyse beklenen yolcu,birdahaki haftaya kaldı bizim ayakabı. Çocuğun hevesi gönlünde düğüm düğüm. Dedelerimizi babalarımızı dinlediğimiz zaman bizler kendimizi çok çok şanslı hissederdik. Dedem merhum Akkafa Yusuf’un yaşadığı bir kıssayı paylaşmadan geçemeyeceğim, Bizzat kendi dilinden dinlemiştim. Ne zaman hatırlasam yanaklarımdan damlalar gayri ihtiyari süzülü verir. Dedem 10 yaşlarında, yıl 1930 amcası askerden gelirken hakiden bir çocuk elbisesi birde çarık diktirip gelir yeğenine... Dedem; Ülen bi oturdu libas ile çarık üzerime, sanki emmimin yanındaymışsımda terzi boyuma çarıkçıda ayağıma göre dikmiş. Sevincimi ne desem anlatamam belkide kimsede yok öyle libas. Yayladayız kuzuları güdüp geldim, gece oldu, soba yok paca var ısınmak için, lamba yok kandil var aydınlanmak için, kandilin yağı bitti karanlık bir göz yayla damı, pacanın ateşi sönmüş libasımı çıkardım yatacağım vakit yüklüğe koyacağım diye karanlıkta pacanın içine koymuşsum çocukca aklımla,elbisemi ve çok sevdiğim çarığımı. Sabah tan yeri ağırırken anam ünlüyo... Kaklen Yusuf kuzuları götür azığını torbana koydum direğe taktım. Uyuşuk gözler libasımı çarığımı geziyom yüklükte. Anam dışardan bağırdı duymuyonmu len oğlum uyan sana götür şu kuzuları. Meger azıcık köz varımışımış pacada, benim elbiseyle çarık göynük göynük yanmış sabaha kadar. Çömeldim başına elimi koynuma koydum bi ağladım bi ağladım ... Anaaa libasım çarığım yanmış...Anamda ağladı... Len oğlum her zaman dürüp büküp seve seve gözelce koyduğun yere nediğin koymadın , kaldın köynek’le. (iç çamaşırı)fistan benzeri. Dedemin bu hikayesinin sonu hep şöyle biterdi "bidaha o düzeni tuttramadım çarığı bulsak libas yok,libası bulsak çarık yok" Çocuklarımızı torunlarımızı dünlerini bilerek yetiştirelim.Rabbim dosttan ziyade düşmanada yokluk göstermesin dünyada huzuru güveni bereketi sayğıyı sevgiyi muhabbeti güçlü kılsın. |