DİNLE SÖYLEYEYİMŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Hayatı hayat, aşkı aşk eden değer, çekilen çilenin miktarıyla orantılı, eğer her şey yolunda gitseydi sıradanlaşırdı, söze bile hacet kalmazdı.
DİNLE SÖYLEYEYİM
Babana rahmet, Hangi rüzgar attı, Ne iyi ettin de geldin. Ölüyü bile kahkahayla güldürürsün sen. Ömrüne bereket. Soruyorsun, dinle söyleyeyim; Ama sakın ağlama, Şöyle buyur, mindere otur. Çayını soğutmadan içe dur. Köprünün altından çok sular aktı, Şom ağızlı, kör kadıya kalmadı meydan. Kibrinden dübürünü görmeyenlerin, Selam bile almayanların, Baykuşlar mesken tuttu şatafatlı konaklarını, Ocaklarında incir ağaçları boy verdi. Ne gelen var ne giden şimdi . Tesadüfen geçenin içinde koca bir ürperti. Yok pahasına tükendi güzel olan şeyler, Evlerin çatıları yıkılmış, duvarlar göçmüş, Tanıyamıyorum doğduğum köyü. Herkes başını alıp gitmiş, terk etmiş. Nadasa hasret tarlalar şimdi gen, bomboş, Çalılar, ayrıklar, dikenler kaplamış her yanı, Susuzluktan ceviz, incir, elma, ergen, vişne,kiraz ağaçları kurumuş, Eskisi gibi cıvıl cıvıl ötüşmüyor kuşlar, Şırıl şırıl akmıyor arıktan sular. Bir karış an, toprak için eşkıya kesilenler, Şimdi nerde? Şu üç günlük dünyada kalp kırmaya değer miydi? Komşu komşunun külüne muhtaç değil miydi? Öküz öldü ortaklık bozuldu, Çürüdü ömür, Dönmedi şans, Gülmedi yüz. Yok pahasına tükendi güzel olan şeyler. Gençler yarınlarıyla, ihtiyarlar anılarıyla avunurmuş, Çocuklar ne kadar büyürse büyüsün, Daima küçük olurmuş. Herkeste bir kibir, bastığı yerleri görmüyor kimse, Geldiği yeri desen unutmuş çoktan , Taşlaşmış vicdan … Öne düşenler kıt, Önü kesen desen sürüyle kıyamet. Büyüklere hürmette, küçüklere sevgide kusur etmedik. Ötesi can sağlığı dedik, acıya bile gülüp geçtik. Her yerde hep başı dik gezdik, Dağlar gibi dumanlıydı başımız, Çiçekli bahar misali iki dirhem bir çekirdektik. Ayağımızdaki ruganlar desen mübarek ayna. Cüzdanımızda ölen ana babamızın resmi, Bir de sararıp yıpranmış yârin resmi. Gönül desen, ciğer desen delik deşik … Dokunsan sağanaklara tutulursun, Hıçkırıklar cabası … Ahh, ah o kadarına özenip bezendik, İnce eleyip sık dokuduk hayatı, aşkı sevdayı. Edepsizlik etmedik, Kusur etmedik bile bile. Lakin kulaktan kulağa, Dilden dile, Kurt masalı okuyanlara kurban edildi sevgimiz. Gıcırdattık dişleri, Kapıya yumruklar attık, La havleler çektik, Sabır dedik, kısmet dedik. Laf düşmedi üstümüze, Lafımız ya ağzımıza tıkandı, Ya da ağzımızda kaldı. Kimseyi memnun etmek için, Lastikli sözler etmedik. Ateşe vursan duman vermezleri, Kene misali ayıkladık hayatımızdan bir bir. At görüp aksayan, su görünce susayanlarla, İşimiz olmaz bundan sonra, Kestik hesabı kitabı, dürdük defteri. Nefsi emmare elinde rehin kaldık, Ayak basamadık aşkın iklimine, Fena fillah olamadık. Vurduk gönlümüzü kırlara, denizlere … Efkarımıza tercüman oldu kağıtla kalem. Köprünün altından çok sular aktı, Yok pahasına tükendi güzel olan şeyler. Güzel kalpli, özü sözü bir insanlar desen, Mezarda çok derin uykudalar şimdi… Güller solgun, Esrik gönül hem mecnun hem yorgun. Çürüdü ömür, Ömrü billah dönmedi şans, Gülmedi yüz. Mutlu olanlara hasetle değil gıptayla baktık. Orhan ŞENTÜRK |