ŞÜKRETTİM TANRIMA
Şükrettim Tanrıma,
Yoksulluğu bize, Alın yazısı olarak vermediğini, Anladığımda... Ve dedim ki, Tanrım! Şükürler olsun! Yoksulluğu bana, Kaderimmiş gibi gösteren, Kapitalizm’in, Gerçek yüzünü gösterdiğin için, Ve yıllarca utandım, Bu mirasyedi ayıbımdan. Varsıllığın, Daha da utanılası, Bir durum olduğunu, Annemin, Temizlik için gittiği, Tozankçı Kısmat’ın(Pamukçu İsmet) Karısının, Bizimle yaşıt kızının, Eline turuncu portakalı verdiğinde... Benim gözlerim doymadı, Ama o Huriye kızın midesi doymuştu. Yoksulduk, İtibarımızda yoksuldu. Fakirdik, Ablalarım şarap fabrikalarında, Günlerce soğukta, sıcakta çalışıyorlardı. Annem, Pekmez fabrikalarında, Kamyonlardan, Kazma ve kürek ile , İncir indirirdi. Ve ben, Yıllarca bir suçlu gibi, Erine erine, yüksüne yüksüne, Sanki kendi suçumuzmuş gibi, Utandım yoksulluğumuzdan... Kahvelere gidemedim, Çaya ödeyecek param olmadığı için, İnsan içine çıkamadım, Bu yoksulluk yüzünden... Yoksulluğu, Tanrının bize verdiği, Kara bir yazgı olarak gördüm. Yıllarca... Ve şükret dediler! Daha beteri gelmesin. Biz her şeyden tasarruf ediyorduk, Yiyecekten, içecekten, giyecekten... Ve de alnımıza , Kara bir leke gibi yapıştırılan, İnsanlık itibarımızdan bile... |