ZAMAN...
Yaşlı ağaç, kökleriyle cömert toprağı kanattı.
Dilhun eyledi bu hale filizlerini uzattı Asumandan kudret eli nazar etti dal ucuna, tohumlarını sıkıca derceyledi avucuna. Toprakta mevcuda gelen hikmete seyran eyledi. Kemale gelen suretin sırrını kimler söyledi. Sevdanın yosun tuttuğu bir kıyıda konakladı. Tutuklu hayallerini kör bir mahsende sakladı. Silueti iltihaken katreye ram oldu gölde Bizirleri derinlerden agah bahtiyar bir halde. Avuçladı yudum yudum içti yaşam pınarından, damarları hayat buldu, çıktı gölün kenarından Az ilerdeki kıyıda virane bir han belirdi. Handa zaman andan geçer hancı cezbeye gelirdi. Masallar anlatılırdı, burda işleyen zamana, Hancı, hüzzam makamından yarenlik eder kemana. Mevsimlerden hüzün çalar, iklimlerde aşk yaşardı. Gönül aşka esir olur, aşık dağlardan aşardı. Yolu hana düşen yolcu, mest olurdu ki cümbüşte Masallarda bahsedilen kahramanlarda bu düşte Yaşayanlar uzun uzun anlatırdı o günleri, Hatıra dolu sayfalar demleyiverir dünleri. Divanesi olur ateş köşede yanan ocağın Hararetle alevlenir gönlüne vurur sıcağın. Sonra yanık cümlelerin etrafında bir kaç satır, Şair ruhuyla bir saki satırları hatırlatır. Yaşanmışlık ikliminden, dökülen bir kaç damla yaş, Kervan handan ayrılıyor ilerliyor yavaş yavaş. Bu göç yoluna münhasır etrafta yaşlı ağaçlar, Fasılasız her bir anı vefasızlığıyla suçlar. Uzaklaşır sonra yollar yaşananların izinden, Zaman geçtikçe anlaşır her şey mananın özünden. Yaşlı ağaçtan dökülen tohumlar yeni neferler, Uykusundan uyananlar yine sefere giderler. Uzaklaşan bu yollarda bir gölge arar gözlerim, Düşlerimin kıyısında kalan hayali özlerim. |
En derin selam ve saygılarımla.