!...Gidiyorum Kiminin Hoşuna kiminin Zoruna...!!.....Gidiyorum Kiminnin Hoşuna.......! !......Kiminin Zoruna......! Yürüyorum yakın uzak demeden dağ tepe elimde kendimi korumak için kullandığım meşe ağacından sopa bazan güneşin yakıcı sıcaklığı bazan yağmur yağıyor ğökyüzünden sere sepe omuzumda küçük bir çıkın kolumda kebe ürkekliğim üzerime yıkılmış harabe yolda kimi görsem ya selam veriyorum gönülden yada candan bir merhaba uzaklaşırken kokuşmuşluklardan gidiyorum kiminin hoşuna kimi,nin zoruna......! İşte hayat bu ne oldum dememek gerekiyor ne olacağını düşünmeden feleğin hangi çenberin,den nerede nasıl güçle cebelleşeceğini bilmeden atalarımızın deyimi dereyi görmeden paçaları çemremeyeceksin belki su taşkın yiyecek ve giyeceklerini eline asıp değneğinle boylayarak geçecek- sin belki,de dere kurumuş kısmet olmayacak bir yudum içecek su bazan gönlümü sıkıntı kaplar gözlerimi basar yorğunluk uykusu yürüdüğüm yol kadar yol yürümeye ömrüm vefa gösterirmi bilinmez ravhan adım gidiyorum kimi,nin hoşuna kimi,nin zoruna.....! Feneri elime aldım yürürken önümü aydınlatsın diyerek arkamdan tutulan ışığın gideceğim yolda bana faydası olmayacağını bilerek yola revan oldum kötülüklerden uzak iyilerin dualarını alarak alacaklarım kalsın ahirete hak unutulmaz can borcum,dan başka yok borcum kimseye yolum uzun yürüyorum enğelleri aşarak tuzaklar,dan kaçarak bazan,da sakarlığım tutuyor düşüyorum paldır küldür dizlerim,den güç alarak kalkıyorum şükür ediyorum uzuvlarımda çatlak kırık olmayışına tamiri imkansız gönül kırıklığımda olmazsa bazılarına yaşayıp gidiyorum kimisinin hoşuna kimisinin,de zoruna......! 26.08.2021 Zekeriya Çapanoğlu |