Ben Hiç Aşık Olmadım Aşık Olsaydım Eğer
Ben hiç âşık olmadım âşık olsaydım eğer,
İçim içime sıkmaz, yerimde duramazdım. En güzel, en manidar aşk şiirlerini yazardım. Âşık olduğum insanı gönlüme sultan, başıma taç ederdim. Her mevsim bahar olurdu sanki bana. Kalan ömür miadımın en güzel günlerini, ona hediye ederdim. Körelmiş bıçaklarımı, ona olan aşk ve sevgimle çok keskin bilerdim. Dua ve niyazlarımda, şanı yüce Allah’tan canı gönülden onu dilerdim. Vuslat gözyaşları döktüğünde, sevecen bir şekilde didelerini silerdim. İçten gülmesi için her şeyi, seve seve, aşk ve şevkle yapardım. Elini soğuktan sıcağa vurdurmaz, nur cemalini her daim seyrederdim. Zemheri soğuklarında, onu bağrıma basar, gönül sıcaklığımla onu ısıtırdım. Aşkın patika ormanlarında, elini sımsıkı tutar, saatlerce bıkıp usanmadan gezerdim. Avuçlarımla sevda pınarlarının buz gibi suyu ile susuzluğunu giderirdim. Sevda meclislerinde, söz hakkı bana verildiğinde, hep onun nadideliğini anlatırdım. Ben hiç âşık olmadım olsaydım şayet, Ona, yanık sesimle en manidar sevda türkülerini, tam makamında söylerdim. Yorulmak nedir bilmeden, onu en helal taamlarla el bebek gül beslerdim. İkindi yorgunluk çaylarını, tam kıvamında demler, çay içmesini seyrederdim. Resim yapma kabiliyetim olmadığı halde, kara kalemle gamzeli gül vechini çizerdim. Her konuştuğunda, geçerdim karşısına can kulağıyla, pür dikkat onu dinlerdim. Ona, bela ve musibet gelmesin diye, her şeye Kadir Allah’a çok yalvarır yakarırdım. Yeter ki o üzülmesin diye, varımı yoğumu onun için seferber ederdim. Gerekirse emrine amede olur, bir dediğini asla ve asla iki etmezdim. Kavurucu sıcaklarda, bağrı yandığında, aşkın testisinden buz gibi suları takdim ederdim. Mışıl mışıl uyuduğunda, saatlerce ses çıkarmadan, onun yatışını izlerdim. Uyuduğunda, melekler gibi yatışını, ona anlatırdım. Her türlü eza ve cefasına, seve seve bir kez bile offf demeden katlanırdım. Sevda bahçelerinde, gül sevdalısı bülbüllerini şakıtır, yedi veren Muhammedi gülleri ekerdim. Bildiğim duaları ihlasla okur, ektiğim güllerin can sularını verirdim. Ben hiç âşık olmadım âşık olsaydım şayet, Hayatın inişli çıkışlı yollarındaki her meşakkate, hiç serzeniş etmeden, seve seve katlanırdım. Yağmur kar olur, çatlamış kurumuş topraklara yağardım. Aşığıma yan bakana, şimşek gibi çakar, kaşlarımı çatar, celalli ve çok haşince bakardım. Daha çok hoşuna gideyim diye, saçlarımı özene bezene, günde birkaç kez tarardım. Firaklar olduğunda, turnalar misali yükseklerden süzülür bir önce damına konardım. Gönlünden geçenleri sezebilmek için, herkes şirin uykularda iken, ben gece namazı kılardım. Kalbi mutmain olsun diye, tarihe mal olmuş sevdalardan kendime kıssadan hisse çıkarırdım. Sevadalıların düğününde, beline altın kemer takar, saatlerce onun oynamasını seyrederdim. Çocuklarıma, torunlarıma, birinci sınıf akrabalarıma, onun şirinliğini ve güzelliğini anlatırdım. Müzayade salonlarında, en yüksek meblağa satılan sevda mektuplarını, onun için satın alırdım. Ömrümden ömür verir, en güzel gülücüklerle onun da bana âşık olması için çaba sarf ederdim. Yollarına gül yaprakları serer, arada bir terlediğinde, gönül mendiliyle terini silerdim. Onun tatlı bir tebessümünü dünyaya değiştirmez, Tahir gibi Kerem gibi Mecnun gibi kıskanırdım. Velhasılı kelam onu, gören gözlerim, tutan ellerim, yürüyen ayaklarım ve de seven gönlüm ederdim. 17/ Ağustos/ 2021 |