ONBEŞ / 15 TEMMUZ ŞEHİTLER DESTANI 2.Bölüm 9 ERZURUMLU DADAŞ OĞUZHAN YAŞAR'IN HİKÂYESİERZURUMLU DADAŞ OĞUZHAN YAŞAR’IN HİKÂYESİ Erzurumlu Dadaş Oğuzhan Yaşar İyi bir dost halis bir dadaş’tı 23 yaşındaydı Aklı da başındaydı Kanı deli deli akan Delikanlı derler ya İşte tam o yaştaydı Kanı deli deli akmaktaydı Gönlü aşkla coşmaktaydı Alır giderdi başını dağlara doğru bazan Bahar günleri yaz günleri Sonbaharı boşlamaz Kışın da geri kalmazdı Dağların çocuğuydu o eskiden beri Ama bir sıkıntı vardı içinde dünden beri Boylu boslu o yağız delikanlı Hızlı yaşıyordu sanki fırtınaydı Askerden yeni gelmişti içi içine sığmıyordu Neden şehadet şerbeti içmedim içemedim diye yazıklanıyordu Ama olmuştu olan Ufacık bir yara bile almadan Güneydoğudaki o bitmek bilmeyen savaştan Dönmüştü Ne şehit ne gazi olmadan İşte bunun için hayıflanıyordu Diyordu Kendi kendine ’Ne nasipsiz adammışım be Allah sevmiyor beni İyi kulu saymıyor beni Nerde kaldı şehitlik Bir gazilik bile Bana vermedi’ Eşine dostuna Şikâyet edip duruyordu Erzurumluydu halis dadaştı Nene Hatun soyundandı Kahramanlık ruhunda fokur fokur kaynayandı Erzurumlu Dadaş Oğuzhan Yaşar İyi bir dost halis bir dadaş’tı Ankara’ya yerleşmişti askerlik dönüşü İş bulma umuduyla Büyük şehir demişti Çalışana iş vardır orda Hemşerileri çağırmıştı Gel sana İş buluruz burada Dediklerini yapmışlardı O’na da iş bulmuşlardı Asgari ücretti Olsundu Helal olsun az olsundu Zamanla artar demişlerdi Biraz tecrüben olsun Olur dedi Ve geldi Başladı çalışmaya Hem ne çalışmak Sanki savaşıyordu Helal ettirmek için Patrondan aldığı asgari ücreti O akşam annesinin kurduğu sofrada Yemeğini yemişti iştahsızca Sofradan kalkmış sırtüstü uzanmıştı çekyatta Haberleri izliyordu Onun tek zevki buydu Akşamı kılmıştı yatsıya az kalmıştı Yatsıyı eda etse uyuyacaktı İçinde bir sıkıntı vardı Bir türlü gitmiyordu Bir türlü bitmiyordu Ne zalim sıkıntıydı bu Anası çay demlemiş Oğuzhan’a ikram etmişti Ana bu her şeyi Oğuzhan’dı Onun için yaşıyor onun için nefes alıyordu İçerken yudum yudum tavşankanı çayını Çay boğazında kaldı Duyunca haberleri TV’den Boğaz köprüsü kesilmiş tanklarla F 16’lar tutmuş Ankara semalarını Kuşatılmış Türk Askerinin kalbi Hemen dank etti kafasına Bu bir darbeydi hem nasıl bir darbe Haince sinsice düşmanca bir darbe Fırladı annesinin bağırışlarına aldırmadan Gün bu gündür dedi gece bu gece Gece dile kolay Dilde iki hece Bu gece her şey belli olacak dedi Ak koyun kara koyun birbirinden ayrılacak Anne dedi ben duramayacağım Bu hainler başımızdan aşağı kurşun yağdırırken Ölüm kusarken hain çete Milletin kalbi Aksaray vurulurken Ben duramam duramam burada Gözüme uyku girmez Aksaray’ı savunacağım Orası bizim kalbimiz Ortaya koymalıyız Varsa yoksa neyimiz Orası düşerse her yer düşer Bu şer güçler kazanmamalı Erzurumlu Dadaş Oğuzhan Yaşar İyi bir dost halis bir dadaş’tı Güzel bir insan iyi bir vatandaştı Dürüsttü çalışkandı gözü pek bir kahramandı Gözünü budaktan sakınmaz bir yiğitti Vakit bu vakittir dedi Zaman bu zaman Haydi, Oğuzhan dedi kendi kendine İş başa düştü Vatan gidiyor elden Vatan elden gidiyorken Karılar gibi evde oturulmaz Oğuzhan koştu elinde bayrak Ay yıldızlı Türk Bayrağı Rengini şehitlerin kan renginden almış Gidiyor Rüzgârlar gibi Gidiyor fırtınalar gibi Tek başına bir ordu gibi Uçar gibi gidiyor Dörtnala koşan Arap atları gibi Dürülüyor yollar ayakları altında Ayakları ayak değil kanattı Elindeki bayrak değil kefendi Mübarek Oğuzhan senin benim gibi Sıradan biri değil Hezarfen’di Hezarfen Ahmet Çelebi Kanat takmış Ankara kalesinden atmıştı kendisini Başkent’in semalarında Sanki uçmuyordu Vuslata kanıyordu Yârin kollarında Bu aşkın yollarında Şehadete koşuyordu Coşuyordu git gide Geçtikçe caddelerden sokaklardan Kanatlı atlılar gibi gidiyordu Ankara’nın yollarında Şehadete ermek için yârin kollarında Milletin gözbebeği Aksaray’da aldı soluğu Gökten yağan hain mermilere aldırmadan Eser yoktu içinde zerre kadar korkudan Ölmeyecekti geri dönmeyecekti Savunmadan milletin kalbi olan külliyesini Kurtarmadan ülkesini hainlerin pençesinden Püskürtmeden bu kahpe saldırıyı İçmeyecekti şehadet şerbetini Aksaray’a varmıştı Aksaray bombalanıyordu Bombalar patlıyordu art arda Halk savunuyordu canı bahasına milletin sarayını Koşuyordu Tankların önünü kesiyordu Durmuyordu Sanki ölmeye can atıyordu Tankların üstün çıkıyor Askere aldatıldıklarını anlatıyordu Durmadan dinlenmeden yorulmadan Korkmadan pervasızca atılıyordu tankların üstüne Erzurumlu Dadaş Oğuzhan Yaşar İyi bir dost halis bir dadaş’tı Güzel bir insan iyi bir vatandaştı Dürüsttü çalışkandı gözü pek bir kahramandı Gözünü budaktan sakınmaz bir yiğitti Vakit bu vakittir dedi Zaman bu zaman Haydi, Oğuzhan dedi kendi kendine İş başa düştü Vatan gidiyor elden Vatan elden gidiyorken Karılar gibi evde oturulmazOğuzhan koştu elinde bayrak Ay yıldızlı Türk Bayrağı Rengini şehitlerin kan renginden almış Gidiyor Rüzgârlar gibi Gidiyor fırtınalar gibi Tek başına bir ordu gibi Uçar gibi gidiyor Dörtnala koşan Arap atları gibi Dürülüyor yollar ayakları altında Ayakları ayak değil kanattı Elindeki bayrak değil kefendi Mübarek Oğuzhan senin benim gibi Sıradan biri değil Hezarfen’di Hezarfen Ahmet Çelebi Kanat takmış Ankara kalesinden atmıştı kendisini Başkent’in semalarında Sanki uçmuyordu Vuslata kanıyordu Yârin kollarında Bu aşkın yollarında Şehadete koşuyordu Coşuyordu git gide Geçtikçe caddelerden sokaklardan Kanatlı atlılar gibi gidiyordu Ankara’nın yollarında Şehadete ermek için yârin kollarında Milletin gözbebeği Aksaray’da aldı soluğu Gökten yağan hain mermilere aldırmadan Eser yoktu içinde zerre kadar korkudan Ölmeyecekti geri dönmeyecekti Savunmadan milletin kalbi olan külliyesini Kurtarmadan ülkesini hainlerin pençesinden Püskürtmeden bu kahpe saldırıyı İçmeyecekti şehadet şerbetini Aksaray’a varmıştı Aksaray bombalanıyordu Bombalar patlıyordu art arda Halk savunuyordu canı bahasına milletin sarayını Koşuyordu Tankların önünü kesiyordu Durmuyordu Sanki ölmeye can atıyordu Tankların üstün çıkıyor Askere aldatıldıklarını anlatıyordu Durmadan dinlenmeden yorulmadan Korkmadan pervasızca atılıyordu tankların üstüne Ahmet Kemal |