HİÇ DOKUNAMADIM SANA
“Sen öyle güzel güzel duruyordun orada,
Bende mutluluğu anlatıyordum kağıtlara.” Nasıl bir şeysin sen? Ben vazgeçtim tarif etmekten seni. Anlatılamayacak kadar anlamlı. Seni görünce insanın mutsuzluğa inanası gelmiyor. Akdeniz akşamları da, Ah! ne kadar çok yakışır sana. Ama doğru değil mi şimdi anlattıklarım? Her gökyüzünde sarışınlığının sessiz yankıları. Ama birde hüzün var birikmiş bir yerlerde. Nasıl oluyor anlamıyorum oysa, Seni görünce üzülmek günah. Hiç dokunamadım sana belki ondandır. Kim bilir ne de güzel saçlarımda Yüzer ellerin, senin ellerinde yüzmesini iyi bilir. Ama damarlarımda ilaç niyetine Dağılmana da gerek yok ki. Mesela bir çöplükteki yumuşak gölgen Evrende gideceğim son gül bahçesi olabilir. Ya da ayaklarının bastığı yerde Son kez ölebilirim, razıyım buna. Ah! Meleğin kanatlarından Düşen son tane, Razıyım hatıranda ölü yatmaya. Duamı kokunu besleyen Topraktan almak isterim. Hiç dokunamadım sana. Bana öyle fotoğraflardan falanda El uzatma. Sancısı başlar bir yerlerde Özlenenlerin. Kenetlenmişim bir kere, Çatlayan çocuk yüzüne. Yüzündeki pamuk dağlarının yamacından İzlemek isterdim şehrin gökkuşaklarını. Ama hapsoldum sensizliğe. Sevgili hanım ben sizin Güzelliğinizi seviyorum. Gerçi bazen çirkinliğinize de aşık oluyorum. Galiba ben sizin her şeyinize varım. Şimdi gökteki lambanın içine İkimize bir dünya ayırmışlar. Ne güzel, Gözyaşlarımız birbirine değer. Ve biz birbirimize değeriz. Sonra aşk merhametlidir, yardım eder ellerimize. “Aşk bizi bağışlar bize.” Ama dur hayır, olamaz böyle. Unutmuşum uçamam balonum delik. Bulutlar da istemiyor beni zaten. Biz en iyisi bundan sonra da, Görmeyelim hiç göremediklerimizi. Hiç dokunamadım sana. Ki biliyorum merak etme, Sarışın yapraklarına uzayıp Dokunamayacağım bundan sonra da İçimi yansıyan yüreğine. |