Martıca
Kanatlarının sesi duyuldu önce
Yaklaşırken çatıya. Yavrusu, henüz olgunlaşmamış cüssesiyle bir o yana bir bu yana koşuşturur düşe kalka, telâşlı bir şekilde, Çok acıkmış ve üşümüş; Belli ki beklemek çok zor, Onca soğuğa ve rüzgâra karşı Deniz gören cephede. Çok mutlu olacak bir doyabilse Bacaların kuytu köşesinde, Bir an önce Uçmak ister özgürce. Ama Bilmez ne uçmayı, ne de çatıdan düşmeyi. Hadi annesi, Öğret ona düşmeyi. Yeni oluşan tüyleriyle Karşı koysun düşündeki poyrazlara, Martı’ca Zaman zaman Oyun oynayacak annesi, adı: ’Yalnız Kalmaca’. O da yalnız kalacak bir gün Benim gibi, Nasıl kalındığını bilmeyerek Ve Annesinin gelmesini bekleyecek Saatler boyunca. Hadi doyur onu annesi, Biraz daha büyüsün, O, daha küçük, Bilmez ne demek yalnızlık. Kim bilir, Belki de korkup En görünen yerde seni bekleyecek, Üşüyerek. Isıt onu, Al kanatlarının altına, Belli, çok korkmuş, acıkmış sensiz kalınca. Hadi annesi, Büyüt onu, Uçmayı öğret ılık bahar meltemlerinde. Sakın kaçırma gözden, kaybolmasın. Sonra, Ne yaparsın, Sen tek başına O tek başına Ve Kahır akşamlarında Ben tek başıma. (2008) Muammer İncedere |