KÂBE
Ey kara duvaklı, benim süslü gelinim,
Allah isterse sana koşarak gelirim, Altınoluk, altın kapı, ben de sendeyim, Işığım, yol gösterenim, sevgilim. Sana aşk, toplu iğne mıknatıs misalisin, Yeryüzün de yok, yaratılmamış emsalin, Yedi veren gülüsün, her an çiçeklisin, Pervane olup, çevrende dönülmelisin, Senin kıymetini ancak sevenler bilir, Ferhat-Şirin gibi yanarak koşan gelir, Aciz olanlar otelde vakit geçirir, Güzel kokunuz, beni kendimden geçirir. Gelinlerin en güzeli sensin, yok eşin, Hacer anamıza mekan olan da sensin, Bakırı, gümüşü, altınları bilensin, Seni özledim, gece gündüz hasretimsin. Seni ziyaret edeni Allah da sever, Bilen layık olduğun şekil tavaf eder, Aciz kullarda dünyalık sohbetle gezer, Allah aşkına beni de davet ediver. Seni ziyaretimle gözlerim açıldı, Hasretle ah çektim, cennet kokun saçıldı, Koku geldi geçti, kalbim seni aradı, Senin yerini hiçbir sevgi doldurmadı. Çağır beni geleyim, sana yalın ayak, Lebbeyk lebbeyk diye gökleri çınlatarak, Tavaf edeyim, mekanında ağlayarak, Allah’ım affeder halime acıyarak. Bir kalbi doldurur, Allah ve senin sevgin, Hacer, İsmail, İbrahim nicelerinin, Ayak basarak şereflendirdiği yersin, Şaşkın Dursun seni ömrü boyunca sevsin. 29/1/2001 |