Bir Mendil Bin AğıtGeldim gidiyorum Elimde kırmızı gül ve Mendil Kim ne demiş duymadan yorum Söylene söylene dil… Başım dünyanın derdiyle döner Ağzımda tat bir porsiyon döner Leblebi almak için gezdiğim yer Çorum Ve medeniyet şehri Alaca… Gözümde neye baktıysam kırmızı Güneş yansıtırken kaplıyor ayı Ta Orta Asya’dan gelen kımızı Elimin tersiyle itiyorum Kırılıyor şarap şişeleri Yıkılıyor ayyaş geceleri Yep yeni bir güne gidiyorum Geçmişim azad etmiş heceleri… Ve dur diyemiyorum Kaf Dağı masalına! Hiç görmediğim yemişleri nasıl yerim Yaptığım işten nasıl alırım verim Var mıdır bana ait yerim Toz toprak çöl fırtınası Nasıl tanıdık gelir yankısı Gözümü kim açacak Yemeksiz dünyayı saçacak Ölüm marşı mı yoksa duyduğum şarkısı Ve kim katlanabilir bu yeni yasalara! Bu değişim Tam manasıyla devrim Kafayı yemişim Varlık yerine yokluğu severim Ve tutkuyla varmak için yürürüm sanala! Sulu gözlü hıçkıran bebek Kuş kanatıyla uçuyor kelebek Akıl tutulması… Öğretilerin hepsi boşa emek Ben diyerek yutulması Hem de garantisi var demek Ve şimdi nasıl giderim gibi Alaska’ya… Aramıyorum tarikat Ucuz yoldan cennete şefaat Helal lokma aşım Neslinden biri Asım… Bir mendil bin ağıt Dertlenmekten parçalandı kağıt Aramıyorum mahveden şatafat İçinde unutulmak yazılmış ya Safahat! Ne yılbaşı gelsin diye var telaşım Ve ne de derdim olur Paskalya… Saffet Kuramaz |
Gönülden kutluyorum,
selam ve saygılarımla..