BAĞIŞLA YAA RABB
BAĞIŞLA YAA RABB
Türlü desenlidir otun böceğin Ne güzel kokuyor herbir çiçeğin. Gökte yıldızlarla ayın güneşin Bilmedim değerini bağışla Yaa Rabb... Yüce dağlar ile engin denizi Gördüm ki, Namaza durmuş nicesi. Beraat kandiliyle kadir gecesi Bilmedim değerini, bağışla Yaa Rabb... Nede güzel uymuş gecen gündüze Ağaçlar kiraza bağlar üzüme. Gösterdiğin halde iki gözüme Bilmedim değerini, bağışla Yaa Rabb... Saymakla bitmez türlü nimetler Hazreti MUHAMMED. yunus Emreler. Gönderdin kurân`ı bizlere rehber Bilmedim değerini, bağışla Yaa Rabb... Yüz ismin vardır birisi gizli Herzaman gözetip korudun bizi. Kulağa hoş gelir Ezanın sesi Bilmedim değerini, bağışla Yaa Rabb... Cahillik ettim nefsime uydum Gündüzleri gezdim gece uyudum. Güzelim duâları nasıl unuttum Bilmedim değerini, bağışla Yaa Rabb... "kulhilmi"yim döndüm yönüm yokuşa Yaz bahar aylarım, çevirdim kışa Verdiğin ömrü harcadım boşa Bilmedim değerini bağışla Yaa Rabb... |
Ey Rabb-ı Rahîmim ve ey Hâlik-ı Kerîmim! كُلُّ آتٍ قَرِيبٌ sırrıyla ben şimdiden görüyorum ki: Yakın bir zamanda ben kefenimi giydim, tabutuma bindim, dostlarımla veda eyledim. Kabrime teveccüh edip giderken, senin dergâh-ı Rahmetinde, cenazemin lisan-ı hâliyle, ruhumun lisan-ı kaliyle bağırarak derim: El-amân el-amân! Yâ Hannân! Yâ Mennân! Beni günahlarımın hacâletinden kurtar! İşte kabrimin başına ulaştım, boynuma kefenimi takıp kabrimin başında uzanan cismimin üzerine durdum. Başımı dergâh-ı Rahmetine kaldırıp bütün kuvvetimle feryad edip nida ediyorum: El-amân el-amân! Yâ Hannân! Yâ Mennân! Beni günahlarımın ağır yüklerinden hâlas eyle! İşte kabrime girdim, kefenime sarıldım. Teşyî'ciler beni bırakıp gittiler. Senin afv ü Rahmetini intizar ediyorum... Ve bilmüşahede gördüm ki: Senden başka melce' ve mence' yok. Günahların çirkin yüzünden ve mâsiyetin vahşi şeklinden ve o mekânın darlığından bütün kuvvetimle nida edip diyorum: El-amân, el-amân! Yâ Rahmân! Yâ Hannân! Yâ Mennân! Yâ Deyyân! Beni çirkin günahlarımın arkadaşlıklarından kurtar, yerimi genişlettir. İlâhî! Senin Rahmetin melceimdir ve Rahmeten-lil-Âlemîn olan Habib'in, senin Rahmetine yetişmek için vesilemdir. Senden şekva değil, belki nefsimi ve halimi sana şekva ediyorum. Ey Hâlik-ı Kerîmim ve ey Rabb-ı Rahîmim! Senin Said ismindeki mahlûkun ve masnuun ve abdin hem âsî, hem âciz, hem gâfil, hem câhil, hem alîl, hem zelil, hem müsi', hem müsinn, hem şakî, hem seyyidinden kaçmış bir köle olduğu halde, kırk sene sonra nedamet edip senin dergâhına avdet etmek istiyor. Senin Rahmetine iltica ediyor. Hadsiz günah ve hatîatlarını itiraf ediyor.. Evham ve türlü türlü illetlerle mübtelâ olmuş. Sana tazarru' ve niyaz eder. Eğer kemal-i Rahmetinle onu kabul etsen, mağfiret edip Rahmet etsen; zaten o senin şânındır. Çünki Erhamürrâhimînsin. Eğer kabul etmezsen, senin kapından başka hangi kapıya gideyim? Hangi kapı var? Senden başka Rab yok ki, dergâhına gidilsin. Senden başka hak Mâbud yoktur ki, ona iltica edilsin!.."
BİR MÜTEFEKKİRİN BU TEFEKKÜRÜNÜ ÇAĞRIŞTIRDI
NE GÜZEL TEFEKKÜR ETMİŞSİNİZ
NE GÜZEL İSTİĞFAR
TEBRİKLER SELAMLAR..