ALLAH UYUMAZ Kİ KUL GÖRÜR RÜYA
ALLAH UYUMAZ Kİ KUL GÖRÜR RÜYA
Kazları kendine uçuran kadı; Sanmasın bu devran sürer gün gelir. Silinir taşlara kazınan adı Defterini açan dürer gün gelir. Mülkün temelidir mülkün adalet, Rüşvet çeşmesinden akar felaket, Böyle çöker böyle sağlam bir devlet Doğrular kol kanat gerer gün gelir. İnce derler kıldan Sırat’ın yolu, Ya veli eder Hakk aşkı ya deli, Önümüzde rehber Muhammed, Ali Sır içinde sırdır erer gün gelir. Bülbül aşık güle öter yürekten, Yanlışlık görünür olsa Irak’tan, Bal lezzeti alır helal çörekten Huzurlu bir yuva kurar gün gelir. Kurtla kuş getirdi yârdan haberi, İnsanın sevgiyle artar değeri, Sırça saray değil gönüldür yeri Nice dağlar delip girer gün gelir. Muhabbet ehline kin kibir zarar, Münafık mümine çok tuzak kurar, Yaşarsan Kur’an’la bulursun yarar Can içinde cana sarar gün gelir. Mektep - medreseden kaçmış ezelden, Anlamaz kalaslar ruhu güzelden, Çalan çok velakin ayrı bir telden Mazlumlar hesabı sorar gün gelir. Haddeden çekilmiş doğrudur sözü, Hükümdar cihana Mecit’tir özü, Ay yıldız gülümser vatandır yüzü Bin türlü çiçeği derer gün gelir. Dikenli çalıdır gülün ağacı, Şairler sultandır yoksa da tacı, Gönülden süzülen sözdür ilacı Hakikatli dostsa arar gün gelir. Gezse de Seyrani muamma işi, Allah uyumaz ki, kul görür düşü, Yaradan’a kulluk her şeyin başı Mutlaka bir işe yarar gün gelir. Ressam Halil, edep üzredir sıla, Gönülden yapılan sanat ne ala, Gonca açar bülbül kondukça dala İpek saçlarını örer gün gelir. Halil GÜLEL Düsseldorf / 19.10.2019 Not: Seyrani, 1800 yılında Kayseri’nin Develi ilçesine bağlı Uruza (Seyrani) Mahallesi’nde dünyaya gelmiş ve esas adı Mehmet’tir. Seyrani, imam olan babasından ilk okul eğitimini almıştır. Onbeş yaşındayken babasının imamlık yaptığı camide pir elinden dolu alıp, şairlik yoluna girmiştir. Bu pir elinden dolu aldıktan sonra rüyasında birisi “Anan senin mahlasını söyledi, bundan böyle bu mahlasla çal söyle.” deyince “Seyrani” mahlasını seçer. Vatani görevini Molla Velioğlu Süleyman dedemle birlikte Balkanlar’da yaparlar ve çok samimi arkadaş olurlar. Daha sonra İstanbul’daki aşık toplantıları ve Çemberlitaştaki semai kahvesinde özellikle sanatını icra eder. Devlet ricalinde bulunan hemşerisi olan paşalar tarafından korunup gözlenmiştir. Bu koruyucularının sayesinde ara verdiği eğitimine Köprülü Medresesinde devam etmiş. Seyrani’nin şiir sanatındaki ustalığı Saray’ın dikkatini çekmiş ve Sultan Abdülmecit’e takdim edilmiştir. Saray’da sanatını kırk aşık ile birlikte aykırı görüş ve hicivleriyle yansıtınca; önce Halep’e, daha sonrada Bağdat’a gitmiştir. Seyrani, güçlü bir hiciv - yerme ustasıdır. Sanat değeri aynı zamanda yüksek bir kişiliktir. Türkçeyi şiirlerinde büyük bir ustalıkla kullanmıştır. Seyrani’nin bir özelliği de Semai Kahvehanelerine muamma asmasıdır. Muamma bir nevi bir soru ve cevabı zor bulunan bir bilmecedir. “Kul görür Allah görmez” muammasını gerçi büyük dedem Süleyman Efendi şiirinde açıklamıştır. Çünkü; Allah haydır ve uyumaz. Erzurum’un bir beldesinde mutasarrıf olan Süleyman Efendi dedem, memleketine gelirken Kayseri’ye uğrayarak Seyranî’yi ziyaret edip onun şiirlerinden de yararlanarak yazdığı şiiri ona okumuştur. Süleyman Dedem az konuşan öz konuşan birisi olduğu için Seyrani tarafından da çok sevilirmiştir. Seyrani, komşusu nakkaş Osman’a dedemin portresini çizdirmiş. “Muammamı sen çözdün” deyip dedeme büyük bir sevgiyle sarılmıştır. Dedem de ona; “Üzülme! Hakikatli dostsa arar, gün gelir.” demiş. |