PENCERE KENARI HASRET KOKUYOR
PENCERE KENARI HASRET KOKUYOR
Kapı zillerinde, yaramaz çocukların parmak izleri artık yok biliyor musun? Julide Hanım’ın kedisi de çoktandır kayıp. Kaldırımlarda duran banklar, toz toprak içinde. Belki de bu yüzden kimsecikler oturmuyor. Hâlbuki hep sevgililer otururdu o banklara. Kim bilir ne çok aşka şahitlik etmişlerdi. Neyse ki halâ güneş var. Buğday tarlalarından yanık kokusu alıyorum, güneş nasıl da kavuruyor toprağı, Bir yetimin avazı çıktığı kadar bağırması var ya, o kadar çatlatıyor toprağı güneş. Ekmeği yapan ellerde alın teri, çırak koşturuyor bir kapıdan diğer kapıya ’’abla ekmekler geldi’’ diye. Bense içime kapanığım yine bu sıralar, belki de havalardandır. Bırak bağırmayı, konuşacak mecalim bile kalmadı. Kendimi sabahları pencere kenarına zor atıyorum, çoğu kez geceleri burada yatıyorum. Sahi orada havalar nasıl? Göğün mavisi solmadı değil mi? Bilirim ve hiçte unutmadım, sen gökyüzünü mavisiyle çok seversin, Peki ya beni, rengim soldu diye, halâ eskisi gibi sever misin? Yusuf BİTİM |