Kupkuru Buğdaylar
Yaşlı ellerimde, kupkuru buğdaylar...
Saçıyorum ıssız odama, açıp da penceremi. Ürküp de bir türlü, giremiyor kuşlar! Ürkmeden evime giren sadece, Ben uyurken, Sürekli eve dadanan hırsızlar! Ah sevdiceğim! Ne zaman kendimi iyi hissedip de, Senin mezarına gitsem; Ara sıra ağlıyorum Ve kalbimde sakladığım Ahraz hüznü havalandırıyorum. Dişsizlik kötü, bilirsin yiyemiyorum. Ancak çorba kandırıyor kazanı. Aklım almıyor, Tek dişi olmadan Dünya, Nasıl da yutar bu kadar insanı? Zaman kör bir makas! İnsafsızca kesiyor ömrü dolanı. Temiz bir hava girsin diye Açtığımda kapımı; Kaptı elimden bir kedi, Mahzun yalnızlığımı! Ah şu kediler de olmasa, Nasıl anlardım yaşadığımı? İçimde bir ateş, ağır ağır nefes alsa da. Hasta olmuş dilim, pestil gibi yatsa da. Tüm damarlarımızı tıkamış olsa da efkar! Kalbimin gecekondu sakinidir, Yaşım kadar yaşlı bir yaşama umudu! Bilirim, mezarıma kadar terk etmeyecek bu yurdu. Zaten ısınmaya hiç hazır olamaz ki kar! |