1945
O gün bize kötü davranmıyorlardı. Yaşlı olanlarımız ile Almanlar’a hepimizden daha fazla kin besleyen,kötü yaşam koşullarına rağmen sıska, kireçleşmiş vücutları hâlâ ayakta kalabilmiş on on beş milliyetçi genç mahkum bu iyi davranışın sonunun nereye varacağını biz çocuklardan daha iyi biliyordu.İçimi sebepsiz bir sevinç kaplamıştı.Oysaki gaz odalarına götürülüyormuşuz.Akibetimizin ne olacağını o yaştaki benim kadar küçük bir oyun çocuğunun hayal etmesi olanaksızdı. Önce numaralı üniformalarımızı üzerimizden derhal çıkarmamız emredildi. Bu hengamede sarışın,mavi gözlü bir Alman askeriyle göz göze geldim. Bu, on yedi yaşlarında bir Alman askeriydi.Tatlı tatlı gülümsüyordu gözlerimin içine. Bu bakış bana güven vermisti.Oysaki onu ilk kez görüyordum. Kıyafetletimizi çıkardık sonra. Telaşlanan biz kalabalığa endişe duymamamız konusunda sık sık uyarılarda bulunuyorlardı. Tenlerimizin birbirine değdiği bunaltıcı kalabalıkta tavşan adımlarıyla sıkış tıkış demir kapıdan gaz odasına ikişer üçer itildik.Saçtan tavanı yağmur taneleri dövüyor olmalıydı. Bu yağmur taneleri öylesine güzel bir melodiyle tepemizde şakırdıyordu ki, korkudan burunlarından soluyanların aksine ruhum sevinçle dolmuş taşmıştı.Yağmur sonrası toprağın elmalı kurabiye gibi koktuğunu, berrak bir semada rengârenk gök kuşağının bir çiçek gibi açtığını hayal ediyor, bu ihtimal manzarayı görmek için can atıyordum.Bana göre oyunsu bir atmosferde yaşanılan onca tuhaf şeyden sonra o gün hepimiz gazdan zehirlenerek öldürüldük. Dev kazanlarda yakılmaya götürüldük sonra. Beyaz kansız vucutlarımızdan kara dumanlara dönüştürülüp özgür kaldık. Gerçekten de gökkuşağı vardı o gün semada. Onu katrana bulamamak için yamacından tüterek yitip gittik...
|