(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
8. şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
ilk önce kuşlardan başlayalım ki şu kuş nedir nasıl bir varlıktır onu bilelim ben güvercin besleyen ve onları insanlar kadar tanıyan biri olarak güvercin mateminide bilirim güvercinin gökte sevincinide neden mi onunla uçarım buluttan buluta gezerim... gelelim şiire ve imgelere getirilen eleştirilere Durdu şahin hocam her yazdığı dizeye kelimeye cümleye sahip çıkacak ve onun oraya nasıl ne şekilde yazıldığını bilecek kadar edebiyat bilgisi ve kültürüne sahiptir sorun şu onun tek sorunu an-la-şı-la-ma-mak-tır yani o şiiri ve sanatı önemserken burada baştan savma yorumlara ve bilgisizce eleştirilere kafayı takar izaha çalışır buda onun yapısında var
her imgenin hangi şair tarafından kullanıldığını ve aynısı kullanmanın hiç bir ölçüye sığmadığını bilir ve o yola asla tenezzül etmez bunlarıda geçtik: bu şiirde bu kadar eleştirip ve dahi sanki bir yerden çalınmışta isim altına eklenmiş gibi değerlendirmenin anlamı nedir konu aynı olabilir veya imgenin farklı izahı buna manimi var kim ne derse desin bu tür yıkıcı yorumlar şiiri ve sanatı önemseyenlerde durdu hocam buna dahildir sıkıntı doğurur çünkü kişi ne yazdığını ve ne yaptığını biliyorsa özenle emek verip insanlara fayda olmaya çalışıyorsa kimsenin bunu yıkmasına izin vermez bu sitede fazla yorum yapmayan ve yorumlarıda fazla önemsemeyen biri olarak hele hele kuru laf kalabalıklarına tok biri olarak hocamın bu çalışmasında bir aykırılık veya tezat görmedim hocama diyeceğim o dur ki sizi tanıyoruz tanıyorlar tanıyacaklar fazla üzerinde durup kendinizi üzmeyin saygılarımla
"Güneş gülmeye başlasın yeniden" e daha ne denir güneş ıztırap çekiyor morali bozuk insanlar yüzünden çünkü onun ışıklarını süzen hayat veren tabakayı yırttılar yakıyor artık bu imgede çok şey var görene görmeyene odun dürtsen görmez ki gurban
sağlıcakla kal hocam çok bilmişleri bana gönder tersten okutayım şiiri miiri...)))
Merhaba Susku Bey, Şu kadardır yazıştığımız halde bendenizin nezaketinden biraz ders alıp, biraz görgü öğrenip de ( o kadar ısrarıma rağmen ) bir merhaba demeyi bile öğrenemeyen beyefendi…
Birazdan aşağıda bu tartışmamız boyunca bütün yazdıklarını toplu olarak sunup yazışmalarındaki ilkokul öğrencilerini bile güldürecek imla yanlışlarını ve komik benzetmelerini sıralayacağım...
Sorduğum onca soruyu es geçip sadece aklı az adam ve önyargılı insanlar gibi işine gelenlerle karşıma gelen, her yazdığı notta bir önceki iddialarından bir çoğundan pişkince vazgeçerek yeni ve kargaları bile güldürecek yakıştırmalarla huzuruma buyuran, etikten, estetikten, edebiyattan, kelime seçiminden, basit görgü kurallarından bile yoksun Susku beyefendi;
Bir şiirim etrafında gerçekleştirdiğimiz tartışmada yazdıklarımı ve yazdıklarınızı bir bütün olarak okuyucuya sunuyor, bundan sonra ki hükmü okuyucuya bırakıyorum:
İşte bendenizin size yazdıkları:
“Muhterem Susku Beyefendi,
Eleştiri demek hakaret demek değildir.
Eleştiri yazmak kolay değildir...
Görüşlerinize tahammül ederim; fakat bu şiire zımnen "ortaokul öğrencilerinin yazabileceği bir şiir" dediğinize gör lise ve üniversite mezunlarının yazacağı şiirin özelliklerini de yazmanız gerekir...
Size göre genel anlamda şiir nedir?
Size göre usta işi şiir nedir?
Bu şiirin özellikleri nelerdir?
Kendi yazdığınız usta işi şiirlerden bir örnek verebilir misiniz?
Bendenizin yazdığı ve altta yorumlarını gördüğünüz bir kısım ustanın da beğendiği şiirimin beğenmediğiniz yönlerini yazar mısınız?
Hiç mi beğendiğiniz yönü yok bu şiirimin?
Daha güzeline ulaşabilmem için teklifleriniz nelerdir?
Size göre kötü şiirin özellikleri nelerdir ve bendenizin şiirinde gördüğünüz o kötü özellikleri sıralar mısınız?
Muhterem Beyefendi,
Ya yukarıdaki soruları cevaplayın sizden faydalanalım ya da ispat eylemeyeceğiniz sözleri sarfetmeyiniz.
Bakın bendeniz şiiri de, şiir okuyucusunu da, şiirlerimin okuyucusunu da cidiye alıyorum ve sizden cevap bekliyorum.
Bendenizin de sizin sayfanıza girme iznim var mı?
Sizin sayfanızda sizi yapıcı bir şekilde eleştirirsem rahatsız olmazsınız değil mi efendim?
Bazıları bir iki eleştirimi okuyunca sayfalarının kepenklerini indiriyorlar de, onun için söylüyorum bu sözleri....
Cevaplarınızı bekliyor, ona göre davranacağımın tarafımdan bilinmesinin sizin için de, bizim için de çok faydalı olacağına inanıyorum.
Saygılar,sevgiler, başarılar...”
* * * * * * * * * ** * * * * * ** *
“Merhaba muhterem Susku Beyefendi,
Bendeniz yine aldığım terbiyenin ve bendenize öğretilen insanlara davranış tarzına göre davranıyor " beyefendi" diyerek ve ondan önce de "merhaba" denen ve de en çok insana yakışan güzel sözle sözlerime başlıyorum.
Bakın ben bu siteye geldim geleli insanlara güzel sözlerle, güzel hitaplarla söze başlıyorum; fakat benim güzel sözlerim herhalde sürekli kötü söz duya duya güzel sözü ve anlamını unutanları rahatsız ediyor olacak ki bazı şairlerden yahut kendisini şair zannedenlerden hiç de güzel ve bir şaire yakışır karşılık bulamıyorum.
Kaba, nazik olmayan, içinde iyi niyet emareleri taşımayan, kullanıla kullanıla cüruf olmuş kelime ve kelime gruplarıyla örülmüş cümlelerle tahrik ekseninde yer almaya zorlanıyorum.
Bendeniz siz de dahil hiç kimseye sayfamı kapatmadığım halde; güneşten rahatsız olan varlıklar gibi bazıları bendenizin doğrularına sayfalarını açmıyorlar. Yani onlar istedikleri gibi yazıyor, fakat bendeniz sadece onların istediği gibi ve istediği yerlerde yazmak zorunda bırakılıyorum.
Siz de yazınıza hemen kaba, selamsız, sanki acelesi varmış da bir an önce aforoz etmek istermiş gibi, modern insana ve insan düşüncelerine saygılı bir şaire yakışmayan bir şekilde balıklama daldınız sayfaya...
Bu durum size ne kadar yakışıyor, siz bu durumu kendinize ne kadar yakıştırıyorsunuz bilmiyorum; fakat öncelikle bu tarz hitabınızı kınıyor, sonra da bendenize yazdığınız yorumdan sonra sayfanıza girip şiirlerinizi okuyup sizlere adamakıllı, hislerden ve önyargılardan arınmış, şiir ırmağında yıkanıp temizlenmiş cümlelerle düşüncelerimi yazmak istediğimi; fakat yazmamın mümkün olmadığını söylüyorum.
Yazmam mümkün olmadı, olamadı; çünkü siz de sayfalarınızı şöyle veya böyle bizlere kapatmışsınız.
Siz büyük şairsiniz, büyük yazarsınız ( hangi hizmetleriniz var onları da bilmiyoruz) ya sadece size vipliler, tipliler, bilmem neler yazar da diğerleri yazamaz... Bunu iyi anlamış bulunuyorum...
Sağ olun bu tarzınız doğru ve size faydalı olacaksa...
Yalnız bendeniz sayfama buyuran her şairi Tanrı misafiri gibi görür, misafiri de misafire yakışan, bendenize yakışan bir şekilde gelenek ve göreneklerimize uygun bir şekilde ağırlarım.
Sizlere de ( onca kaba ve selamsızlığınıza ve bir an önce bana saldırmaya hazır duruşunuza rağmen) atamızdan, ailemizden aldığımız terbiyeye uygun şekilde sözlerime başlıyorum.
Muhterem Susku Beyefendi,
Diyorsunuz ki;
"1- şiir olmasaydı ne olurdu 2- şiirin hası nasıl olmalı gibi açtığınız forumlarla ancak ortaokul öğrencilerinin tartışabileceği konularla önce giriş yaptınız siteye burasını bir edebiyat sitesi olduğunu düşünmeden."
Şimdi burası bir edebiyat sitesi olduğu için, edebiyatçılarla da edebî meseleler mütalaa edileceği için, bu mevzular veya meseleler de yıllardır bu tarzda ele alındığı için bendeniz de öyle yaptım.
Sizce yanlış mı yaptım?
"Sanat için mi, sanat toplum için mi" tartışmaları yıllardır yapılır kimse rahatsız olmaz. Şiirin bir değil, yüz değil, belki binden fazla tanımı yapıldığı halde hâlâ da yeni tariflere ulaşmak için gayret gösterilir ve kimse de bu tür alkışlanacak gayretlere yan gözle bakmaz; çünkü siz gibileri hariç, herkese faydalı olmaktadır bu tür arayışlar veya yeni sonuçlara ulaşmalar...
Sitenin forum kısmında açtığım ( sizin ortaokul seviyesinde sorular olarak gördüğünüz) sorularıma bugüne kadar 400 kişiden fazla insan, şair veya şiir okuyucusu şöyle veya böyle cevaplar gönderdiler. Sizce bu kişiler ortaokul seviyesinde olan konulara ilgi duyan okuyucular mıydı? Bu kadar okuyucunun hiç olmazsa önemli bir kısmının sorularla ilgilenip cevaplarını sıralaması bile sorumun önemini göstermez mi?
Şimdi o kıymetli okuyucularımın bir kısmının cevaplarını oku da faydalan bira olur mu?
İşte “Şiir olmasaydı ne olurdu?” sorusun okuyucuların cevaplarından çok az bir kısmı:
“ne olacak o kadar şair olmayacaktı, ya da yazar olacaktı duygular kısa ve net anlatılamayacaktı ya da edebiyat defterı olmayacaktı....” (aynur soysal kumcu)
“Düşüncelerimizi odun misali düz yazıp kabaca anlaşacaktık. Şiir hayata anlam kazandırıyor. Bizi hayvanlardan ayıran önemli yanlarımızdan biri duygusal olmamız... Ve bunu iletişim aracı olarak kullanmamız...” (necva kıyak)
“bence çok gürültü olurdu.” (sahra)
“çook kötü olurdu, ALLAH korusun.şairlerimiz ve o güzel şiirleri hep var olsun “ (aynil )
“Yazılar ham kalacağından tadı tuzu olmazdı” (semiramis.19)
”Şiir olmasaydı bizde burada olmazdık ve birbirimizi tanımazdık belki başka kulvarlarda karşılaşırdık... Yaşasın şiirler” “ (devrim)
“Sizleri bilmem ama eğer şiir olmasaydı duygular sanki zincire vurulmuşçasına körelmiş ve bir kızgın çöl misali ruhumuz kavrulmuş olurdu. Oysa şiir yaşamımızda içimizi döktüğümüz tek sırdaşımızdır diye düşünüyorum. Şahsen ben şiir yazmadığım zaman duygularım içimi kavuruyor, esen deli rüzgarlara söylesem de alıp götürmüyorlar.
Sonuç olarak şiirsiz bir ruh, şiirsiz soluk almak kurumuş bir ot gibidir sanki.” (sabihaserin)
“Şiir bir halidir insanın. Nasıl dili bir anlamlı halse, şiirde olmazsa olmaz bir haldir. İnsan şiir gibi yaşarda şiir yazamayabilir onun için hal diyorum. Suyun kaç hali vardı, gülün kaç hali vardı? Tabiatın kaç kaç halleri vardır. Şiirde insanda önemli bir haldir. Aynen müzik gibi, haz gibi, elem gibi..Her insanda biraz var olan bir haldir, ekilmiştir.. İklimini bulunca ortaya çıkar, sonra beslenerek gelişir ve serpilir... Kutlarım efendim. Selam, saygı...” ( hyazici58)
“nazım hikmet, voltaire, ahmed arif, ve daha bir çok üstad olmazdı.. ve şimdi biz de roman yazmak için çırpınırdık... iyi ki var ” (Bermuda)
“şair olmazdı “ (sair19 )
Bir de ünlü şair ( belki bilirsiniz, adını duymuşsunuzdur en azından) Oktay Rıfat da bu konuda zamanında ( demek ki o zaman da ortaokul düzeyinde sorular soruluyormuş ) şöyle demiş, özet olarak:
“'Şiir olmasaydı, yaşama dediğimiz oluşun çarklarından biri eksilirdi. Belki kıyamet kopmazdı ama insanlar (...) beğenemez, yarınların yeni düzenine şiirli dünyanın hızıyla kavuşamazdı.”
Şu ortaokul meselesini anladınız umarım.
Şimdi gelelim diğer sorularınıza:
“şiirlerde ve forumlarda her düştüğünüz notun altına mail adresinizi telefon numaralarınızı bırakarak ancak bir ortaokul öğrencilerin yapacağı bir davranış içine girdiniz burasını bir edebiyat sitesi olduğunu düşünmeden.” demişsiniz.
Hemen cevaplayım:
Bendenizin ulaşılmaz olmadığını bilin. Burada yazamadığınız veya yazmayı uygun görmediğiniz bazı açıklamalarınızı belirttiğim adresime yazın. İstediğiniz zaman telefonla, fax ile bendenizle irtibat kurun. Oynayamadığınız zaman "yerim dar demeyin” diye yazdım açık adresimi, telefon numaramı, mail adresimi vs.
Şimdi ne var bu asil ve soylu davranışta gocunacak bay Susku?
Bir başka iddianız, daha doğrusu iftiranızda “şiir altlarında girdiğiniz polemiklerde hece şiirin hocasıyım olduğunuzu iddia ettiniz” diyorsunuz.
Ben de diyorum ki bu bir iftiradır ve iddianızı ispat eyleyene kadar da bendenizin ve bendenizi izleyen okuyucularımızın gözünde öyle kalacaksınız…
Ben sadece öğrencilerime kafiyeyi, redifi öğretiyorum. “Bunlardan üniversite öğrencisi, öğretmen, öğretim görevlisi ve öğretim üyesi olanlar bile var” dedim sadece. Hecenin hocasıyım, en iyi ben bilirim, üstadıyım falan gibi sözleri hiçbir yerde söylemedim, söylemem de…
Şimdi siz söyleyiniz bakalım sayın Susku: Bendeniz hangi yazımda “hece şiirinin hocasıyım” (üstadıyım anlamında) demişim. Sizden ya açıklama ya da bir özür dileme bekliyorum.
İkisinden de kaçarsınız gözümde ve izleyen okuyucularımızın gözünde iftiracı olarak kalacaksınız. Bu madalya yeter size ömür boyu herhalde…
“GÖKYÜZÜ büyük harflerle yazılmalıdır diye bir eleştirinizi de okuduk” sözleriniz de tamamen yanlış. Bir ilkokul öğrencisinin dahi anlayacağı bir meseleyi bile anlamadığınız gösterir bir durum. Üzüldüm bu kadar anlayışsız olduğunuza…
Bendeniz o notu “ezom” isimli kıymetli bir şairenin kadınları konu alan nefis şiirinde sehven “gözyüzü” şeklinde yazılan “gökyüzü” kelimesinin yazılışındaki imla yanlışlığına dikkat çekmek için yazmıştım. Yani “gözyüzü” değil “gökyüzü” olacak demek istemiş, kelimeye de dikkati çekmek için büyük harfle yazmıştım. Yani en azından bazıları görsün de düzeltsin diye. Bakın siz o koca koca harflerle yazılmış olan kelimeyi bile görememişsiniz. Ya göremeyecek kadar görme özürlü ya da gömemezlikten gelen önyargılı, kötü niyetli birisiniz…
Bir başka ihtimal daha varsa onu da siz söyleyiniz...
Bir eleştiriniz de "çiçekler açsın dağlarda bayırlarda. " Oynasın, salınsın, koşsun, kırlarda. "Çiçek açsın, dağlarda, bayırlarda. kaldı ki ... çiçekler açsın dağlara tepelere / binlerce kurgulanmış örneklemeler var
"her gün daha da güzelleşsin hayat"
"huzurlu yarınlara koşayım"
diye gidiyor şiiriniz... diğerlerine bakmadım
bunların hepsi o kadar günlük bir dil ki - ilkokullarda yazılıp çizilen” şeklindeydi değil mi?
"Önce siz de şu imla kurallarını bir öğreniniz... Şiirden daha önemlidir bu imla işi; çünkü şiir de dahil her çalışma Türkçeye, dilimize, milletimize hizmet amacı taşır. Bu hedefi yoksa zaten boş bir uğraş olarak kalır..." dedikten sonra, işte cevabım diyorum:
Bir mısra, dörtlük ya da şiiri sadece kolay okunuyor ve hemen anlaşılıyor diye acımasızca eleştirir ve "ortaokul seviyesinde" diye suçlarsanız; Yunus Emre’ye, Karacaoğlan’a, Abdurrahim Karakoç’a, Ahmet Kutsi Tecer’e, Orhan Veli Kanık’a, Cahit Sıtkı Tarancı’ya ve cümle büyük halk ozanlarına hakaret etmiş olursun , iftira etmiş olursunuz…
İkincisi, bir şirin kolay okunması, kolay yazıldığı anlamına gelmez. Sizin sözlerinize inanmak gerekirse, Yunus Emre’nin, Karacaoğlan’ın, Abdurrahim Karakoç’un, Ahmet Kutsi Tecer’in, Orhan Veli Kanık’ın, Cahit Sıtkı Tarancı’nın ve cümle büyük halk ozanlarının sayılamayacak kadar çok olması gerekirdi. Oysa onların her biri bir tane olup başka örnekleri de yoktur.
Yukarıda ortaokul seviyesinde gördüğünüz şairlerin her birisi onlarca yıldır beğenilerek okunuyor ve şiirleriyle gönüllerde yaşıyor. Siz bu tarz şiirlerinizle kaç yıl okunacağınızı sanıyorsunuz.
Saygısızlık etmeyin lütfen…
Şimdilik bu kadar size söyleyeceklerim.
Yine sorularınız olursa bekleriz efendim. Biz buradayız ve sayfamız da her şaire veya şair olduğunu söyleyen kişi veya kişilere açıktır.
Her şeye rağmen size de saygılarımı iletiyorum.
Selamlar…
* * * * * * * * * ** * * * * * ** *
Susku Bey Merhaba,
Hoş geldiniz efendim
Sizin bir önceki yorumunuzda dile getirdiğiniz eleştirilere uzunca bir cevap yazmış ve yorum içerisinde de birkaç soru sormuştum.
Bendeniz sizin sorularınızı (ilkinden başlamak suretiyle tek tek ) cevaplayarak görüşlerimi yazmış, açıklama beklediğiniz hiçbir hususu es geçmeden diyeceklerimi sıralamıştım.
Şimdi siz, size o yorumumda sorduğum soruların hiç birini cevaplamadan ve iddialarınızın bir çoğundan da vazgeçmiş görünerek sadece iki adet soruyla yeniden sayfama misafir oldunuz.
Bu demektir ki söylediğiniz bir çok şeyde yanıldığınızı anladınız ve bendenize sorduğunuz soruların da cevabını aldınız.
Şimdi gelelim şu iki sorunuza…
“1- "kuşlar gülerek dolaşsın gökleri" kuşların gülmesi bir imgelemedir güzel bir buluştur şiir adına fakat ... "kuşların gülmesini dağlara konmasını " "Attila İlhan" daha önce söylemişti” demişsiniz.
Sayın Susku insanı gerçekten güldürüyorsunuz.
Kuşlar dünya kurulduğundan ve kuş cinsi yaratıldığından bu yana dallara da, dağlara da konuyor. Atilla İlhan mı kondurdu kuşları dallara ve dağlara ilk olarak?
Şöyle bir büyük şehirde çarşıya çık, dolaş, dayına benzeyen de, kardeşine yahut ağabeyine benzeyen de birçok insan görürsün… Görürsün de onların dayın, ağabeyin veya amcan olmadığını da çok iyi bilirsin…
Fuzulî diyor ki “bütün gün bütün gece kimsenin yazmadığı yeni bir şey yazayım diye uğraştım; yazdım dediğimde baktım ki o yazdığıma benzer şeyler bir başkası tarafından yazılmış.”
Unutmak ki “gökkubbe altında söylenmedik söz yoktur”. Önemli olan söylenmemiş bir söz bulmaktan daha çok farklı tarzda, tatta söyleyebilmektir.
“2- "bir mutluluk türküsü tutturalım" mısrasını alıp Orhan Veli de "bir türkü tutturalım hep birlikte" demişti demek istiyorsunuz.
Bilirsin ki “ELİ KULAĞA ATIP BİR TÜRKÜ TUTTURMAK” söyleyişi Anadolu’da bin yıldır söylenmektedir.
Hem insanların hep birlikte türkü tutturması yeni değil, hem de bir türkü tutturmak söylemi yeni değil. Her ikisi de yüzyıllardır söylenir bu topraklarda.
Siz de bir türkü tuttursanız eminim siz de ya eli kulağa atıp söyleyeceksiniz ya da hep birlikte söyleyelim diyeceksiniz.
Bendeniz de eli kulağa atıp hep birlikte bir türkü söyleyelim demişim. Yadırganacak ne var bunda?
“uzun uzun sohbet etmeyi ben pek sevmem …şiir altlarında / bir önceki yorumumda 3 adet dizenin size ait olmadığı söyledim.” diyorsunuz.
Bendeniz de “ Bu meseleler uzun uzun konuşularak bir sonuca varılır. Öyle kimsenin elinde sihirli bir değnek yok…
Yazdığım mısraların hepsi bendenize aittir. Şiirin şiire “konuyu ele alış tarzı bakımından” benzemesi,” kuşların dağlara yahut dallara konmas”ı ve benim “hep birlikte bir türkü tutturalım” dememde anormallik yoktur.
Ha unutmadan söyleyeyim:
Bir rivayete göre Mevlana hazretlerinin şiirlerini Yunus Emre hazretlerine götürmüşler ve ne düşündüğünü sormuşlar… Ne dese iyi o sözün sultanı…
“ Bu kadar söze ne gerek yoktu. Ete kemiğe büründüm, Yunus diye göründüm” deseydi yeterdi”
Yani Mevlana’nın şiirlerinde bile Yunus Ermenin şiirlerine benzeyen mısralar olursa gerisini siz düşünün artık.
Susku Bey, bizim Alaca fırınlarında pişen ekmeklerin hepsinin de şekli ve görüntüsü birbirine benzer; fakat pişireni, ustası yahut ocakçısı hakikaten işinin ehli olan fırından çıkan ekmeğin tadı hepsinden farklı olur.
Bir de imla yanlışlarım fazla ortaya çıkmasın diye yazını kısa yazıp önceki iddialarından vazgeçtiysen, bu da akıllıca bir iş olmuş sizin açınızdan. Sizde dilinizi düzeltmek, Türkçeye saygılı olmak ve Türk dilini en doğru bir şekilde dile getirmek gibi bir dert veçaba yok nasıl olsa…
Yahu şu kadar şiiri yazan sizler isteseniz 6 ay bilemediniz bir senede dili,Türkçeyi doğru dillendirmeyi öğrenirsiniz.
Şiirden önce biraz bu konuda kafa yorsanız daha iyi olacak.
Üst düğmeyi yanlış iliklediğiniz için alt düğmelerin hepsi de yanlış iliklenmiş oluyor.
Benden söylemesi.
Bu cevap yetsin artık olur mu?
Sizin gibi geç anlayan bir sürü arkadaş daha bendenizden uzun uzun cevap bekliyor.
Bu vesile ile saygılarımı iletiyorum.
Selamlar bay Susku…
Not :
Şiir hakkında aşağıda dillendirilen satırları da bir okuyunuz lütfen.
Size çok faydalı olacağı kesin.
“Şiire giden yol engellerle, zorluklarla dolu çetin bir yoldur. Her bakımdan hazırlanmış olmayı gerektirir. Elbet önce yetenek lazımdır. Sonra da yerli ve yabancı klasikleri, büyük şiir ustalarını okuyarak seviyeli bir şiir kültürünün ve şair duyarlığının kazanılması şarttır. Onun için de kendisinde yetenek olduğunu vehmedenler, önce bizim aruzun ve hecenin ahengini yakalamış, Türkçe'nin sesini keşfetmiş usta şairlerimizi, sonra da ulaşabildikleri kadar yabancı büyük şairleri bol bol okumalıdırlar. Öyle ki bu okuma, o büyük ustaların kimi mısra, beyit, dörtlük, hatta şiirlerini ezberleyecek kadar ileri götürülmelidir. .
Şairin güzel ve özgün şiire ulaşabilmesi için ilhama, bilgi ve kültür birikimine sahip olması, temaya uygun düşen kelimeleri seçmesi de yetmez. Eldeki malzemeyi ustaca ve sabırla işlemesi, işlemeyi bilmesi de gerekir. Yahya Kemal'in bir mısra üzerinde yıllarca çalıştığı, her bulduğu ile yetinmeyip, acaba daha güzel, daha farklı nasıl söyleyebilirim diye yıllarca beklediği bilinmelidir.
Şair, tezgâhın başına geçip günlerce bıkıp usanmadan çalışabilme sabrı gösteren bir işçi gibi çalışmalıdır. Onun işi, bir bakıma bir kuyumcunun işine benzer. Sabır ister, dikkat ve titizlik ister, incelik ister. Güzel ve özgün şiirlere ancak böyle ulaşılır.” ( Prof. Dr. Mustafa Özbalcı)
* * * * * * * * * ** * * * * * ** *
“Susku Bey merhaba.
Tekrar hoş geldiniz efendim.
Sizleri hiç yanıltmayışım güzel değil mi?
Siz de bizi hiç yanıltmasanız keşke...
Bir de Attila İlhan'a ait olduğunu söylediğiniz "kuşlar gülerek dolaşsın gökleri" şeklindeki dizenin Attila İlhan'ın hangi şiirinde vehangi kitapında yeraldığını şiirin tam metniyle birlikte yazarsanız okuyucularım bahse konu olan şiirin bütününü okur da daha iyi karar verirler.
Yine Orhan Veli'nin dillendirdiğini söylediğiniz ""bir türkü tutturalım hep birlikte" dizesinin de Orhan Veli'nin hangi kitabında yer alan hangi şiirinde yazılı olduğunu söyler ve adı geçen şiirin tam metnini burada yayınlarsanız çok sevinecek bazı okuyucularım
Size gelirken merhaba demek çok mu zor geliyor acaba?
Hayırlısı olsun. Onu da öğreneceksiniz zamanla elbette...
"kuşlar güldü dağ dağa kavuştu " Attila İlhan
"kuşlar gülerek dolaşsın gökleri" Durdu Şahin
Siz bu gidişle aynı başlığı taşıyan şiirleri de, içerisinde aynı kelimelerden olan şiirleri de birbirine benzeteceksiniz.
Bu konuyu anlamamaya da kararlısınız ...
Kararınıza saygı duymak mümkün değil.
Konuyu sizin seviyenize indirerek anlatmak da mümkün görünmüyor.
Onca iddianızdan kala kala sadece bu kısım kaldı... Diğer bütün iddilarınıza getirdiğim açıklamaları Allah'tan ki anladınız, anlayabildiniz.
Yoksa size laf anlatmak ayrık otu yolmaktan zor oluyor.
Şimdilik bu kadar...
Konunun bundan sonrasını okuyuculara bırakıyor, bu konuyu burada bitiriyoruz Susku Bey...
Tekrar selamlar...”
Eevet bendenizin özen bezene, zatıalinizi ciddiye alarak yazdığım satırala siz cevap olarak neler yazdınız bir bakınız ve meraklı okuyucularım bir baksınlar…
İlk olarak şunları yazdınız:
“bu tarz şiirleri ortaokul öğrencileri yazıyor artık. şiir adına yeni bir söylem yeni bir buluş yazdığınızda mutlaka haber verin okumak istiyorum
şiir olmasaydı ne olurdu 2- şiirin hası nasıl olmalı
gibi açtığınız forumlarla ancak ortaokul öğrencilerin tartışabileceği konularla önce giriş yaptınız siteye burasını bir edebiyat sitesi olduğunu düşünmeden.
şiirlerde ve forumlarda her düştüğünüz notun altına mail adresinizi telefon numaralarınızı bırakarak ancak bir ortaokul öğrencilerin yapacağı bir davranış içine girdiniz burasını bir edebiyat sitesi olduğunu düşünmeden.
şiir altlarında girdiğiniz polemiklerde hece şiirin hocasıyım olduğunuzu iddia ettiniz - verdiğiniz örneklemelerle kendi şiirlerinizde bu hataya düştüğünüzü de gördük GÖKYÜZÜ büyük harflerle yazılmalıdır diye bir eleştirinizide okuduk
bunların toplamında sizin yazdığınız şiirleri okumam için bir referanstı.”
"huzurlu yarınlara koşalım" gibi cümlelerden bahsediyorum
diye gidiyor şiiriniz... diğerlerine bakmadım
bunların hepsi o kadar günlük bir dil ki - ilkokullarda yazılıp çizilen çocuklar sizden önce bunları kullandı diye sizi suçlayamam ben şimdi ... ama birebir bir cümle bu herkes tarafından kullanılan
bilmem kaç tane kitabım var yazarım ben arkadaş, bunlar kimseninde tekelinde değil gibi cümleler ... değil edebiyat...
dediğim gibi / söylenmemiş bir betimleme yaptığınızda özellikle haber verin gelecem tekrar şiirinize.”
Daha sonra şu cümlelerle geldiniz karşıma:
"kuşlar gülerek dolaşsın gökleri" kuşların gülmesi bir imgelemedir güzel bir buluştur şiir adına fakat ... "kuşların gülmesini dağlara konmasını " "Attila İlhan" daha önce bu imgeyi şiirinde kullanmıştır.
2- "bir mutluluk türküsü tutturalım" bu cümlenin bir örneklemesinide "Orhan Veli" kullanmıştır. "bir türkü tutturalım hep birlikte"
uzun uzun sohbet etmeyi ben pek sevmem şiir altlarında / bir önceki yorumumda 3 adet dizenin size ait olmadığı söyledim.
bu iki dizeyle birlikte topluca bize açıklama yaparsanız şiir adına mutlu oluruz çok
masanın üstünde bir bardak. bu bir bardaktır desek, adını söylesek size, hatta bu bardağın dolu,boş tarafını da konuşsak.
bu bardağın hiç umrunda değildir. ona verdiğimiz bu ad değiştirmeyecektir onu...
edebiyatın içinde ömrümüz; hiç umrunda değillerle, birilerini adlandıramamakla örtbas ettiğimiz işlerle doludur.
nemelazımcılıktan arınıp, konuşalım istedim biraz ama dediğim gibi ilk yorumumda sizden gelebilecek cevabı iyi bildiğim için peşinen yazmıştım ... yanıltmadız beni ... hatta sizler hiç yanıltmıyorsunuz beni...
her kuşun eti yenmez değil ki bu - "gülen kuş" bir imgedir yani hiç bir kuş gülmez gökyüzünde ... bu kuşu güldürebilen şair varsa alnından öper şiir sözlüğümüze taşırız bu imgeyi.
ama dediğim gibi kuş gülmesini Attilla ilhan dillendirmiştir / bu imge onundur artık
edebiyat etiği - bir yerde okumuşsunuzdur aklınızın bir köşesine yerleştirmiştir artık - sizden beklenen davranış pardon diyip bu dizeleri ortadan kaldırmanız beklenir - bu yapılmadığı sürece yazdığınız her şiire potansiyel cümleler topluluğunda yazılmış şiirler olarak görmemizi sağlar.
kaynak mı...
"google" "kuşlar güldü dağ dağa kavuştu " attilla ilhan yazmanız yeterlidir / diğer bahsettiğim cümleler içinde geçerli bu işlem. ama diğerleri daha bir herkesin kullandığı bir söylem dili olduğu için üzerinde pek durmuyorum. yazılabilir yazabilirsiniz”
Bir müddet geçmeden de şu satırları yazdınız:
"kuşlar gülerek dolaşsın gökleri" kuşların gülmesi bir imgelemedir güzel bir buluştur şiir adına fakat ... "kuşların gülmesini dağlara konmasını " "Attila İlhan" daha önce bu imgeyi şiirinde kullanmıştır.
2- "bir mutluluk türküsü tutturalım" bu cümlenin bir örneklemesinide "Orhan Veli" kullanmıştır. "bir türkü tutturalım hep birlikte"
”Bu yazdığınız şiir sağdan soldan toplama cümleler topluluğu bire bir hepsinin karşılığı var- bir çoğu günlük dilde kullanılan kelimeler bütünlüğü / bir kısmını atilla ilhanın bir imgelemesi ve orhan veli nin tam bir cümlesini şiirinize kopyalamışsınız / ben diyorum ki birebir kopyaladığınız dizelerden sadece attila ilhanın imgesini kullanarak bir edebiyat duruşu sergilemediğinizi söylüyorum ...
anlıyacağız bir dilde yazayım peki
örnek:
"dalda ölü bir kuş" "ölü dalda bir kuş"
kelimelerimiz aynı yerlerini değiştirerek / birinde dalı ölü yaptık - bir diğeri ise kuşumuz ölü / buralarda oynayabilirsiniz sorun yok...
ama "kuşlar gülerek" yazamazsınız her iki cümlede kuşlarımız gülüyor çünkü... çünkü sizden önce bunu yazan bir şairimiz var
siz hala gülen kuşun dağ - gökyüzü peşindesiniz /
hazır attila ilhan kuşu güldürmüşken ben onu alıp gökyüzüne çıkarayım diyorsunuz - özeti bu”
Evet saygıdeğer okuyucu bir tartışmanın özeti bu…
Şimdi bendenizin üslubu, şiir bilgisi, nezaketi, misafirperverliği, konuya vakıflığı, dili kullanmadaki ustalığı, efendiliği, hiçbir soruyu es geçmeden cevaplandırma olgunluğu ile Susku beyefendinin imladan, saygıdan, anlama kabiliyetinden yoksun olup sadece inat, pişkinlik, büyük harflerin bile yazılışından habersiz ( hemen yukarıda merhum Attila İlhan ustanın adını bile attila yazacak kadar bu bilgilerden yoksun ve ustaya attila diyecek kadar da saygısız) Susku beyefendinin yazdıklarını karşılaştırınız lütfen…
Bu tartışma burada bu şekilde bitmiştir.
Bendeniz bir az, biraz bilen bir şiir meraklısına faydalı olmak , olabilmek için büyük çaba sarfettim; faydalı olabildimse ne mutlu bendenize…
Olamadımsa yapacak başka bir şey yok.
Susku beyefendiye şiir yolunda başarılar diliyor, saygı değer siz okuyucularıma hürmetlerimi sunuyorum efendim.
Kalın sağlıcakla…
Selamlar…
durdu şahin tarafından 7/8/2008 6:49:54 AM zamanında düzenlenmiştir.
Bir de Attila İlhan'a ait olduğunu söylediğiniz "kuşlar gülerek dolaşsın gökleri" şeklindeki dizenin Attila İlhan'ın hangi şiirinde vehangi kitapında yeraldığını şiirin tam metniyle birlikte yazarsanız okuyucularım bahse konu olan şiirin bütününü okur da daha iyi karar verirler.
Yine Orhan Veli'nin dillendirdiğini söylediğiniz ""bir türkü tutturalım hep birlikte" dizesinin de Orhan Veli'nin hangi kitabında yer alan hangi şiirinde yazılı olduğunu söyler ve adı geçen şiirin tam metnini burada yayınlarsanız çok sevinecek bazı okuyucularım
Sizin bir önceki yorumunuzda dile getirdiğiniz eleştirilere uzunca bir cevap yazmış ve yorum içerisinde de birkaç soru sormuştum.
Bendeniz sizin sorularınızı (ilkinden başlamak suretiyle tek tek ) cevaplayarak görüşlerimi yazmış, açıklama beklediğiniz hiçbir hususu es geçmeden diyeceklerimi sıralamıştım.
Şimdi siz, size o yorumumda sorduğum soruların hiç birini cevaplamadan ve iddialarınızın bir çoğundan da vazgeçmiş görünerek sadece iki adet soruyla yeniden sayfama misafir oldunuz.
Bu demektir ki söylediğiniz bir çok şeyde yanıldığınızı anladınız ve bendenize sorduğunuz soruların da cevabını aldınız.
Şimdi gelelim şu iki sorunuza…
“1- "kuşlar gülerek dolaşsın gökleri" kuşların gülmesi bir imgelemedir güzel bir buluştur şiir adına fakat ... "kuşların gülmesini dağlara konmasını " "Attila İlhan" daha önce söylemişti” demişsiniz.
Sayın Susku insanı gerçekten güldürüyorsunuz.
Kuşlar dünya kurulduğundan ve kuş cinsi yaratıldığından bu yana dallara da, dağlara da konuyor. Atilla İlhan mı kondurdu kuşları dallara ve dağlara ilk olarak?
Şöyle bir büyük şehirde çarşıya çık, dolaş, dayına benzeyen de, kardeşine yahut ağabeyine benzeyen de birçok insan görürsün… Görürsün de onların dayın, ağabeyin veya amcan olmadığını da çok iyi bilirsin…
Fuzulî diyor ki “bütün gün bütün gece kimsenin yazmadığı yeni bir şey yazayım diye uğraştım; yazdım dediğimde baktım ki o yazdığıma benzer şeyler bir başkası tarafından yazılmış.”
Unutmak ki “gökkubbe altında söylenmedik söz yoktur”. Önemli olan söylenmemiş bir söz bulmaktan daha çok farklı tarzda, tatta söyleyebilmektir.
“2- "bir mutluluk türküsü tutturalım" mısrasını alıp Orhan Veli de "bir türkü tutturalım hep birlikte" demişti demek istiyorsunuz.
Bilirsin ki “ELİ KULAĞA ATIP BİR TÜRKÜ TUTTURMAK” söyleyişi Anadolu’da bin yıldır söylenmektedir.
Hem insanların hep birlikte türkü tutturması yeni değil, hem de bir türkü tutturmak söylemi yeni değil. Her ikisi de yüzyıllardır söylenir bu topraklarda.
Siz de bir türkü tuttursanız eminim siz de ya eli kulağa atıp söyleyeceksiniz ya da hep birlikte söyleyelim diyeceksiniz.
Bendeniz de eli kulağa atıp hep birlikte bir türkü söyleyelim demişim. Yadırganacak ne var bunda?
“uzun uzun sohbet etmeyi ben pek sevmem …şiir altlarında / bir önceki yorumumda 3 adet dizenin size ait olmadığı söyledim.” diyorsunuz.
Bendeniz de “ Bu meseleler uzun uzun konuşularak bir sonuca varılır. Öyle kimsenin elinde sihirli bir değnek yok…
Yazdığım mısraların hepsi bendenize aittir. Şiirin şiire “konuyu ele alış tarzı bakımından” benzemesi,” kuşların dağlara yahut dallara konmas”ı ve benim “hep birlikte bir türkü tutturalım” dememde anormallik yoktur.
Ha unutmadan söyleyeyim:
Bir rivayete göre Mevlana hazretlerinin şiirlerini Yunus Emre hazretlerine götürmüşler ve ne düşündüğünü sormuşlar… Ne dese iyi o sözün sultanı…
“ Bu kadar söze ne gerek yoktu. Ete kemiğe büründüm, Yunus diye göründüm” deseydi yeterdi”
Yani Mevlana’nın şiirlerinde bile Yunus Ermenin şiirlerine benzeyen mısralar olursa gerisini siz düşünün artık.
Susku Bey, bizim Alaca fırınlarında pişen ekmeklerin hepsinin de şekli ve görüntüsü birbirine benzer; fakat pişireni, ustası yahut ocakçısı hakikaten işinin ehli olan fırından çıkan ekmeğin tadı hepsinden farklı olur.
Bir de imla yanlışlarım fazla ortaya çıkmasın diye yazını kısa yazıp önceki iddialarından vazgeçtiysen, bu da akıllıca bir iş olmuş sizin açınızdan. Sizde dilinizi düzeltmek, Türkçeye saygılı olmak ve Türk dilini en doğru bir şekilde dile getirmek gibi bir dert veçaba yok nasıl olsa…
Yahu şu kadar şiiri yazan sizler isteseniz 6 ay bilemediniz bir senede dili,Türkçeyi doğru dillendirmeyi öğrenirsiniz.
Şiirden önce biraz bu konuda kafa yorsanız daha iyi olacak.
Üst düğmeyi yanlış iliklediğiniz için alt düğmelerin hepsi de yanlış iliklenmiş oluyor.
Benden söylemesi.
Bu cevap yetsin artık olur mu?
Sizin gibi geç anlayan bir sürü arkadaş daha bendenizden uzun uzun cevap bekliyor.
Bu vesile ile saygılarımı iletiyorum.
Selamlar bay Susku…
Not :
Şiir hakkında aşağıda dillendirilen satırları da bir okuyunuz lütfen.
Size çok faydalı olacağı kesin.
“Şiire giden yol engellerle, zorluklarla dolu çetin bir yoldur. Her bakımdan hazırlanmış olmayı gerektirir. Elbet önce yetenek lazımdır. Sonra da yerli ve yabancı klasikleri, büyük şiir ustalarını okuyarak seviyeli bir şiir kültürünün ve şair duyarlığının kazanılması şarttır. Onun için de kendisinde yetenek olduğunu vehmedenler, önce bizim aruzun ve hecenin ahengini yakalamış, Türkçe'nin sesini keşfetmiş usta şairlerimizi, sonra da ulaşabildikleri kadar yabancı büyük şairleri bol bol okumalıdırlar. Öyle ki bu okuma, o büyük ustaların kimi mısra, beyit, dörtlük, hatta şiirlerini ezberleyecek kadar ileri götürülmelidir. .
Şairin güzel ve özgün şiire ulaşabilmesi için ilhama, bilgi ve kültür birikimine sahip olması, temaya uygun düşen kelimeleri seçmesi de yetmez. Eldeki malzemeyi ustaca ve sabırla işlemesi, işlemeyi bilmesi de gerekir. Yahya Kemal'in bir mısra üzerinde yıllarca çalıştığı, her bulduğu ile yetinmeyip, acaba daha güzel, daha farklı nasıl söyleyebilirim diye yıllarca beklediği bilinmelidir.
Şair, tezgâhın başına geçip günlerce bıkıp usanmadan çalışabilme sabrı gösteren bir işçi gibi çalışmalıdır. Onun işi, bir bakıma bir kuyumcunun işine benzer. Sabır ister, dikkat ve titizlik ister, incelik ister. Güzel ve özgün şiirlere ancak böyle ulaşılır.” ( Prof. Dr. Mustafa Özbalcı)
durdu şahin tarafından 7/7/2008 7:45:45 PM zamanında düzenlenmiştir.
etrafta binlerce umutsuzluk şiirleri dolaşıyor. ne zaman sizin şiirlerinizi okusam umut akıyor insanın yüreğine. yaşama sevinci katıyorsunuz. her zamanki gibi severek okudum şiirinizi. yürek dolusu teşekürler hocam
Bendeniz yine aldığım terbiyenin ve bendenize öğretilen insanlara davranış tarzına göre davranıyor " beyefendi" diyerek ve ondan önce de "merhaba" denen ve de en çok insana yakışan güzel sözle sözlerime başlıyorum.
Bakın ben bu siteye geldim geleli insanlara güzel sözlerle, güzel hitaplarla söze başlıyorum; fakat benim güzel sözlerim herhalde sürekli kötü söz duya duya güzel sözü ve anlamını unutanları rahatsız ediyor olacak ki bazı şairlerden yahut kendisini şair zannedenlerden hiç de güzel ve bir şaire yakışır karşılık bulamıyorum.
Kaba, nazik olmayan, içinde iyi niyet emareleri taşımayan, kullanıla kullanıla cüruf olmuş kelime ve kelime gruplarıyla örülmüş cümlelerle tahrik ekseninde yer almaya zorlanıyorum.
Bendeniz siz de dahil hiç kimseye sayfamı kapatmadığım halde; güneşten rahatsız olan varlıklar gibi bazıları bendenizin doğrularına sayfalarını açmıyorlar. Yani onlar istedikleri gibi yazıyor, fakat bendeniz sadece onların istediği gibi ve istediği yerlerde yazmak zorunda bırakılıyorum.
Siz de yazınıza hemen kaba, selamsız, sanki acelesi varmış da bir an önce aforoz etmek istermiş gibi, modern insana ve insan düşüncelerine saygılı bir şaire yakışmayan bir şekilde balıklama daldınız sayfaya...
Bu durum size ne kadar yakışıyor, siz bu durumu kendinize ne kadar yakıştırıyorsunuz bilmiyorum; fakat öncelikle bu tarz hitabınızı kınıyor, sonra da bendenize yazdığınız yorumdan sonra sayfanıza girip şiirlerinizi okuyup sizlere adamakıllı, hislerden ve önyargılardan arınmış, şiir ırmağında yıkanıp temizlenmiş cümlelerle düşüncelerimi yazmak istediğimi; fakat yazmamın mümkün olmadığını söylüyorum.
Yazmam mümkün olmadı, olamadı; çünkü siz de sayfalarınızı şöyle veya böyle bizlere kapatmışsınız.
Siz büyük şairsiniz, büyük yazarsınız ( hangi hizmetleriniz var onları da bilmiyoruz) ya sadece size vipliler, tipliler, bilmem neler yazar da diğerleri yazamaz... Bunu iyi anlamış bulunuyorum...
Sağ olun bu tarzınız doğru ve size faydalı olacaksa...
Yalnız bendeniz sayfama buyuran her şairi Tanrı misafiri gibi görür, misafiri de misafire yakışan, bendenize yakışan bir şekilde gelenek ve göreneklerimize uygun bir şekilde ağırlarım.
Sizlere de ( onca kaba ve selamsızlığınıza ve bir an önce bana saldırmaya hazır duruşunuza rağmen) atamızdan, ailemizden aldığımız terbiyeye uygun şekilde sözlerime başlıyorum.
Muhterem Susku Beyefendi,
Diyorsunuz ki;
"1- şiir olmasaydı ne olurdu 2- şiirin hası nasıl olmalı gibi açtığınız forumlarla ancak ortaokul öğrencilerinin tartışabileceği konularla önce giriş yaptınız siteye burasını bir edebiyat sitesi olduğunu düşünmeden."
Şimdi burası bir edebiyat sitesi olduğu için, edebiyatçılarla da edebî meseleler mütalaa edileceği için, bu mevzular veya meseleler de yıllardır bu tarzda ele alındığı için bendeniz de öyle yaptım.
Sizce yanlış mı yaptım?
"Sanat için mi, sanat toplum için mi" tartışmaları yıllardır yapılır kimse rahatsız olmaz. Şiirin bir değil, yüz değil, belki binden fazla tanımı yapıldığı halde hâlâ da yeni tariflere ulaşmak için gayret gösterilir ve kimse de bu tür alkışlanacak gayretlere yan gözle bakmaz; çünkü siz gibileri hariç, herkese faydalı olmaktadır bu tür arayışlar veya yeni sonuçlara ulaşmalar...
Sitenin forum kısmında açtığım ( sizin ortaokul seviyesinde sorular olarak gördüğünüz) sorularıma bugüne kadar 400 kişiden fazla insan, şair veya şiir okuyucusu şöyle veya böyle cevaplar gönderdiler. Sizce bu kişiler ortaokul seviyesinde olan konulara ilgi duyan okuyucular mıydı? Bu kadar okuyucunun hiç olmazsa önemli bir kısmının sorularla ilgilenip cevaplarını sıralaması bile sorumun önemini göstermez mi?
Şimdi o kıymetli okuyucularımın bir kısmının cevaplarını oku da faydalan bira olur mu?
İşte “Şiir olmasaydı ne olurdu?” sorusun okuyucuların cevaplarından çok az bir kısmı:
“ne olacak o kadar şair olmayacaktı, ya da yazar olacaktı duygular kısa ve net anlatılamayacaktı ya da edebiyat defterı olmayacaktı....” (aynur soysal kumcu)
“Düşüncelerimizi odun misali düz yazıp kabaca anlaşacaktık. Şiir hayata anlam kazandırıyor. Bizi hayvanlardan ayıran önemli yanlarımızdan biri duygusal olmamız... Ve bunu iletişim aracı olarak kullanmamız...” (necva kıyak)
“bence çok gürültü olurdu.” (sahra)
“çook kötü olurdu, ALLAH korusun.şairlerimiz ve o güzel şiirleri hep var olsun “ (aynil )
“Yazılar ham kalacağından tadı tuzu olmazdı” (semiramis.19)
”Şiir olmasaydı bizde burada olmazdık ve birbirimizi tanımazdık belki başka kulvarlarda karşılaşırdık... Yaşasın şiirler” “ (devrim)
“Sizleri bilmem ama eğer şiir olmasaydı duygular sanki zincire vurulmuşçasına körelmiş ve bir kızgın çöl misali ruhumuz kavrulmuş olurdu. Oysa şiir yaşamımızda içimizi döktüğümüz tek sırdaşımızdır diye düşünüyorum. Şahsen ben şiir yazmadığım zaman duygularım içimi kavuruyor, esen deli rüzgarlara söylesem de alıp götürmüyorlar.
Sonuç olarak şiirsiz bir ruh, şiirsiz soluk almak kurumuş bir ot gibidir sanki.” (sabihaserin)
“Şiir bir halidir insanın. Nasıl dili bir anlamlı halse, şiirde olmazsa olmaz bir haldir. İnsan şiir gibi yaşarda şiir yazamayabilir onun için hal diyorum. Suyun kaç hali vardı, gülün kaç hali vardı? Tabiatın kaç kaç halleri vardır. Şiirde insanda önemli bir haldir. Aynen müzik gibi, haz gibi, elem gibi..Her insanda biraz var olan bir haldir, ekilmiştir.. İklimini bulunca ortaya çıkar, sonra beslenerek gelişir ve serpilir... Kutlarım efendim. Selam, saygı...” ( hyazici58)
“nazım hikmet, voltaire, ahmed arif, ve daha bir çok üstad olmazdı.. ve şimdi biz de roman yazmak için çırpınırdık... iyi ki var ” (Bermuda)
“şair olmazdı “ (sair19 )
Bir de ünlü şair ( belki bilirsiniz, adını duymuşsunuzdur en azından) Oktay Rıfat da bu konuda zamanında ( demek ki o zaman da ortaokul düzeyinde sorular soruluyormuş ) şöyle demiş, özet olarak:
“'Şiir olmasaydı, yaşama dediğimiz oluşun çarklarından biri eksilirdi. Belki kıyamet kopmazdı ama insanlar (...) beğenemez, yarınların yeni düzenine şiirli dünyanın hızıyla kavuşamazdı.”
Şu ortaokul meselesini anladınız umarım.
Şimdi gelelim diğer sorularınıza:
“şiirlerde ve forumlarda her düştüğünüz notun altına mail adresinizi telefon numaralarınızı bırakarak ancak bir ortaokul öğrencilerin yapacağı bir davranış içine girdiniz burasını bir edebiyat sitesi olduğunu düşünmeden.” demişsiniz.
Hemen cevaplayım:
Bendenizin ulaşılmaz olmadığını bilin. Burada yazamadığınız veya yazmayı uygun görmediğiniz bazı açıklamalarınızı belirttiğim adresime yazın. İstediğiniz zaman telefonla, fax ile bendenizle irtibat kurun. Oynayamadığınız zaman "yerim dar demeyin” diye yazdım açık adresimi, telefon numaramı, mail adresimi vs.
Şimdi ne var bu asil ve soylu davranışta gocunacak bay Susku?
Bir başka iddianız, daha doğrusu iftiranızda “şiir altlarında girdiğiniz polemiklerde hece şiirin hocasıyım olduğunuzu iddia ettiniz” diyorsunuz.
Ben de diyorum ki bu bir iftiradır ve iddianızı ispat eyleyene kadar da bendenizin ve bendenizi izleyen okuyucularımızın gözünde öyle kalacaksınız…
Ben sadece öğrencilerime kafiyeyi, redifi öğretiyorum. “Bunlardan üniversite öğrencisi, öğretmen, öğretim görevlisi ve öğretim üyesi olanlar bile var” dedim sadece. Hecenin hocasıyım, en iyi ben bilirim, üstadıyım falan gibi sözleri hiçbir yerde söylemedim, söylemem de…
Şimdi siz söyleyiniz bakalım sayın Susku: Bendeniz hangi yazımda “hece şiirinin hocasıyım” (üstadıyım anlamında) demişim. Sizden ya açıklama ya da bir özür dileme bekliyorum.
İkisinden de kaçarsınız gözümde ve izleyen okuyucularımızın gözünde iftiracı olarak kalacaksınız. Bu madalya yeter size ömür boyu herhalde…
“GÖKYÜZÜ büyük harflerle yazılmalıdır diye bir eleştirinizi de okuduk” sözleriniz de tamamen yanlış. Bir ilkokul öğrencisinin dahi anlayacağı bir meseleyi bile anlamadığınız gösterir bir durum. Üzüldüm bu kadar anlayışsız olduğunuza…
Bendeniz o notu “ezom” isimli kıymetli bir şairenin kadınları konu alan nefis şiirinde sehven “gözyüzü” şeklinde yazılan “gökyüzü” kelimesinin yazılışındaki imla yanlışlığına dikkat çekmek için yazmıştım. Yani “gözyüzü” değil “gökyüzü” olacak demek istemiş, kelimeye de dikkati çekmek için büyük harfle yazmıştım. Yani en azından bazıları görsün de düzeltsin diye. Bakın siz o koca koca harflerle yazılmış olan kelimeyi bile görememişsiniz. Ya göremeyecek kadar görme özürlü ya da gömemezlikten gelen önyargılı, kötü niyetli birisiniz…
Bir başka ihtimal daha varsa onu da siz söyleyiniz...
Bir eleştiriniz de "çiçekler açsın dağlarda bayırlarda. " Oynasın, salınsın, koşsun, kırlarda. "Çiçek açsın, dağlarda, bayırlarda. kaldı ki ... çiçekler açsın dağlara tepelere / binlerce kurgulanmış örneklemeler var
"her gün daha da güzelleşsin hayat"
"huzurlu yarınlara koşayım"
diye gidiyor şiiriniz... diğerlerine bakmadım
bunların hepsi o kadar günlük bir dil ki - ilkokullarda yazılıp çizilen” şeklindeydi değil mi?
"Önce siz de şu imla kurallarını bir öğreniniz... Şiirden daha önemlidir bu imla işi; çünkü şiir de dahil her çalışma Türkçeye, dilimize, milletimize hizmet amacı taşır. Bu hedefi yoksa zaten boş bir uğraş olarak kalır..." dedikten sonra, işte cevabım diyorum:
Bir mısra, dörtlük ya da şiiri sadece kolay okunuyor ve hemen anlaşılıyor diye acımasızca eleştirir ve "ortaokul seviyesinde" diye suçlarsanız; Yunus Emre’ye, Karacaoğlan’a, Abdurrahim Karakoç’a, Ahmet Kutsi Tecer’e, Orhan Veli Kanık’a, Cahit Sıtkı Tarancı’ya ve cümle büyük halk ozanlarına hakaret etmiş olursun , iftira etmiş olursunuz…
İkincisi, bir şirin kolay okunması, kolay yazıldığı anlamına gelmez. Sizin sözlerinize inanmak gerekirse, Yunus Emre’nin, Karacaoğlan’ın, Abdurrahim Karakoç’un, Ahmet Kutsi Tecer’in, Orhan Veli Kanık’ın, Cahit Sıtkı Tarancı’nın ve cümle büyük halk ozanlarının sayılamayacak kadar çok olması gerekirdi. Oysa onların her biri bir tane olup başka örnekleri de yoktur.
Yukarıda ortaokul seviyesinde gördüğünüz şairlerin her birisi onlarca yıldır beğenilerek okunuyor ve şiirleriyle gönüllerde yaşıyor. Siz bu tarz şiirlerinizle kaç yıl okunacağınızı sanıyorsunuz.
Saygısızlık etmeyin lütfen…
Şimdilik bu kadar size söyleyeceklerim.
Yine sorularınız olursa bekleriz efendim. Biz buradayız ve sayfamız da her şaire veya şair olduğunu söyleyen kişi veya kişilere açıktır.
Her şeye rağmen size de saygılarımı iletiyorum.
Selamlar…
durdu şahin tarafından 7/7/2008 3:53:17 PM zamanında düzenlenmiştir.
Görüşlerinize tahammül ederim; fakat bu şiire zımnen "ortaokul öğrencilerinin yazabileceği bir şiir" dediğinize gör lise ve üniversite mezunlarının yazacağı şiirin özelliklerini de yazmanız gerekir...
Size göre genel anlamda şiir nedir?
Size göre usta işi şiir nedir?
Bu şiirin özellikleri nelerdir?
Kendi yazdığınız usta işi şiirlerden bir örnek verebilir misiniz?
Bendenizin yazdığı ve altta yorumlarını gördüğünüz bir kısım ustanın da beğendiği şiirimin beğenmediğiniz yönlerini yazar mısınız?
Hiç mi beğendiğiniz yönü yok bu şiirimin?
Daha güzeline ulaşabilmem için teklifleriniz nelerdir?
Size göre kötü şiirin özellikleri nelerdir ve bendenizin şiirinde gördüğünüz o kötü özellikleri sıralar mısınız?
Muhterem Beyefendi,
Ya yukarıdaki soruları cevaplayın sizden faydalanalım ya da ispat eylemeyeceğiniz sözleri sarfetmeyiniz.
Bakın bendeniz şiiri de, şiir okuyucusunu da, şiirlerimin okuyucusunu da cidiye alıyorum ve sizden cevap bekliyorum.
Bendenizin de sizin sayfanıza girme iznim var mı?
Sizin sayfanızda sizi yapıcı bir şekilde eleştirirsem rahatsız olmazsınız değil mi efendim?
Bazıları bir iki eleştirimi okuyunca sayfalarının kepenklerini indiriyorlar de, onun için söylüyorum bu sözleri....
Cevaplarınızı bekliyor, ona göre davranacağımın tarafımdan bilinmesinin sizin için de, bizim için de çok faydalı olacağına inanıyorum.
ben güvercin besleyen ve onları insanlar kadar tanıyan biri olarak
güvercin mateminide bilirim
güvercinin gökte sevincinide
neden mi onunla uçarım
buluttan buluta gezerim...
gelelim şiire ve imgelere getirilen eleştirilere
Durdu şahin hocam
her yazdığı dizeye kelimeye cümleye sahip çıkacak ve onun oraya nasıl ne şekilde yazıldığını bilecek kadar edebiyat bilgisi ve kültürüne sahiptir
sorun şu
onun tek sorunu an-la-şı-la-ma-mak-tır
yani o şiiri ve sanatı önemserken
burada baştan savma yorumlara
ve bilgisizce eleştirilere kafayı takar
izaha çalışır
buda onun yapısında var
her imgenin hangi şair tarafından kullanıldığını ve aynısı kullanmanın hiç bir ölçüye sığmadığını bilir ve o yola asla tenezzül etmez
bunlarıda geçtik:
bu şiirde bu kadar eleştirip ve dahi sanki bir yerden çalınmışta isim altına eklenmiş gibi değerlendirmenin anlamı nedir
konu aynı olabilir
veya imgenin farklı izahı
buna manimi var
kim ne derse desin bu tür yıkıcı yorumlar şiiri ve sanatı önemseyenlerde durdu hocam buna dahildir sıkıntı doğurur çünkü kişi ne yazdığını ve ne yaptığını biliyorsa özenle emek verip insanlara fayda olmaya çalışıyorsa kimsenin bunu yıkmasına izin vermez
bu sitede fazla yorum yapmayan
ve yorumlarıda fazla önemsemeyen biri olarak
hele hele kuru laf kalabalıklarına tok biri olarak
hocamın bu çalışmasında bir aykırılık veya tezat görmedim
hocama diyeceğim o dur ki
sizi tanıyoruz
tanıyorlar
tanıyacaklar
fazla üzerinde durup kendinizi üzmeyin
saygılarımla
"Güneş gülmeye başlasın yeniden"
e daha ne denir
güneş ıztırap çekiyor
morali bozuk
insanlar yüzünden
çünkü onun ışıklarını süzen hayat veren tabakayı yırttılar
yakıyor artık
bu imgede çok şey var görene
görmeyene odun dürtsen görmez ki gurban
sağlıcakla kal hocam
çok bilmişleri bana gönder
tersten okutayım şiiri miiri...)))