Köprüde Silüetler
Bir vapur geçiyor olanca yalnızlığıyla,
Bir kadın kalbi işte orada Kat kat gökkuşağı hüznüyle muzdarip Birçok hüviyeti taşımanın görkemli gururu, Yürüyor sağına soluna bakmadan. Hem anne, hem kadın, hem insan… Yanaşıyor vapur sonra En önden inmeye çalışıyor birkaç insan, Telaşlı, tedirgin ayaklar… Sonra hepsi Bir göç başlıyor maviden betona. İnenleri beklemeden tekrar doluyor Kalabalık insan grupları Yüzlerce yıldır var olmayı bekleyen bir halk iradesi, Acele, çabuk, yer kapma telaşı… Yorgun ayak izleri her yanda Gözler birbirine değip uzaklaşıyor, Öyle dememiş miydi Cahit Sıtkı: “Öylesine kalabalık ki yalnızlığımız, Ne yana dönsek kendimize çarpıyoruz.” Adımlar telaşlı, yağmur ince ince, bulutlar kararlı Fırtına bir uzak yol habercisi. *** Bir adam geliyor uzaktan, yanında bir kadın Adam uzun, alabildiğince uzun Kadın kısa, yarısınca adamın Yüzündeki insan yığınlarının ağırlığınca kısa Ne garip! Gülüyorlar, el ele üstelik Tanrı ufak bir kader oyunuyla Yalnızlık ve mutluluk arasındaki grafiği çizmiş yeryüzüne sanki Ne kadar mutluysan o kadar yalnızsın Ne kadar yalnızsan o kadar mutlusun İşte payına ondan düşen kadar… *** Yaşlıca biri geçiyor yanımdan, Bakışlarında kamburluk Yavaşlığında yüzlerce sevda Gelecekle geçmişin kavgasını bitmemiş saçlarında, Gelecek beyazı temsil ediyor, geçmiş hep siyah Yitirilmiş kavga alın çizgilerinin arasında Saçlarında biraz siyah, biraz beyaz… Gözaltı torbalarına dolmuş yalnızlık Köprünün iki ayağı arasındaki mesafe Seksen yıl uzuyor sanki her geçişinde… *** Köprüde silüetler, Balıkçılar, oltalar, kovalarda oynaşan balıklar, Mendil satan çocuk, Keman çalan esmer adam, Yanlış notadan şarkıya giren kalabalıklar… Yorgun ayak izleri, kederli yanaşan vapur Yazın kar, kışın güneş özlemi Bir yanın Eminönü, bir yanın Karaköy Umutlar suların üstünde çırılçıplak Bin yıllık yalnızlık, yürekte patlayan silahlar Binlerce ölü beden damarlarında… |