AYNADA BATAN GÜNEŞ
Her öksüz çocuğun gözyaşında âhım var benim!...
Suskunluklar öfke ve nefreti çağıran davetiyedir Ateş denizlerinde karaya vurmuş insanlık… Beyaz adamın homurtularında çarmıha gerilmişiz Ölüm kurtuluş olmuş, olmakla olmamanın kavşağında Terazinin bir kefesi yere, bir kefesi göğe değmiş Cılız kalmış sevgi ve merhamet bahçesinde açan güller… İçimize kaçmış gül nefesimiz şerrin dik yokuşlarında Sözlerimiz ağzımıza tıkılmış özgürlük heykelinin gölgesinde Şefkat duygularımıza dadanmış şehrin kin haramileri Koynumuzda beslediklerimiz yalnızlığımızda ne çok çoğalmışlar Pas tutan yüreklerin katılığında büyütmüşler kapkara kinlerini Ölüm salmışlar sevgi ordularının kahraman öncülerine İnsanlığın acıları müzelerde gözler önüne serilmiş… Davulla tokmak başkasına verilmiş çelişkiler içinde Çilingirlerin kör insafına terkedilmiş altın kakmalı kapılar Umut dağların ardına kaçırılmış, söndürülmüş çerağlar Mumdan gemiler yüzdürülmüş alev dalgalarında Özgürlük ve insanlık bir sakız gibi çiğnenmiş ağızlarda Ve çiğnendikçe yumuşak karnı olmuş ezilen çoğunluğun Söz çöplüğünde almış yerini insafa dair lakırdılar!... Sevginin bittiği yerde umutlar kış uykusuna yatmış Tebessümler korkunun tahtında dönüşmüş hercai gülüşlere Kirli nefeslerimiz arınmış sükûnetin duru sularında Saklı kalan acılar ele vermiş kendini donuk nazarlarda Akıp gitmiş insanlığın en saf duyguları gönül ırmaklarımızdan Göğümüzdeki yıldızlar dökülmüş intikam denizlerine Pırlantalar taş hükmünde, taşlar pırlanta hükmünde!… Âh ve çilelerle dokunmuş insanlığın kader heybesi Zulüm bir bumerang misali dönmüş kirli kaynağına Güneşten uzak kalmış ak saçlarımıza kırağı düşmüş Aşk tohumlarından çıkan filizler nefrete gölge olmuş Dizginlemiş sularını, denize küsmüş cümle nehirler… Hançerlenmiş sevgi burcunda açan kırmızı gonca güller Kanaryalar ülkesinde hâkim olmuş şaşı baykuşlar!... İhtirasın kapkara bulutları kapatmış aklın ufuklarını İzan ve insaf barajının kapakları açılmış, kin bürümüş gözleri Zehirlenmiş körpe hissiyat, çarmıha gerilmiş muhabbet Bu vahşi saltanatta kartaldan medet umar, zavallı üveyikler Lâkin karanlığın zifirinde saklıdır yarına doğacak aydınlık Mazlumların çığlığına elbet bir gün ses verecek billur gökler İnsanlık kimsesizler kimsesinin merhametini bekler M.NİHAT MALKOÇ |
Göğümüzdeki yıldızlar dökülmüş intikam denizlerine
Pırlantalar taş hükmünde, taşlar pırlanta hükmünde!…
-----------------------------------------------------------------
çok emek vermişsiniz bu anlamlı güzel dizelere...
malesef nereye doğru gittiğimiz belli pek te iyiye diyemeyiz...
ellerine yüreğine sağlık...