Osmanlı Özlemi…
.
Cumhuriyet, milliyet bünyeye büyük oldu, Çürüyen saltanatı, hilafeti özledik… Kimlik, vicdan, hürriyet yüreklere yük oldu, Sürüyle güdülmeyi, esareti özledik… . Din-iman tacirleri fevkalade raks etti, Ruhlara Osmanlının “ihtişamı” aksetti… Padişaha kul olma hastalığı nüksetti, Taht için evlat kesen asaleti özledik… . Çakma yeniçeriler, cariyeler türedi, Yeterince dalkavuk, kapı kulu üredi… Bu “cühela güruhu” beyinsiz bir tür adı, “Alnımıza” yazılan sefaleti özledik… . Yaradan’ın “sevdiği” zatlar girip araya, Çözüm, çare üretmiş her müşküle, yaraya... Göstereni boğarken mala, mülke paraya, Halka hayrı olmayan kerameti özledik… . Yağarken Avrupa’ya ilim, irfan yağmuru, Yutmuş kutsal yurtları kopya, taklit çamuru… Neylesin boş kafaya aklın, mantığın nuru, İnsanlığı solduran cehaleti özledik… . Beyinleri yakınca hurafe duman, duman, Bir mürşide tutunmuş, idrak gözünü yuman... Nerde abat olduysa, emeksiz ekmek uman, “Dualarla” beslenen ataleti özledik… . Ganimet seferinin son durağı Viyana, Borca sarılmış saray, o tarihten bu yana… İnandık, “ulü’l emre itaat” farz diyene, Soylu kepazeliği, rezaleti özledik… . Osmanlı yüz yıl önce yıkılmış bir hanedan, Bilmezler bu mevtayı nedir perişan eden… Her geleni hoş bilip, devlet-i şahaneden, Tebaya “lütfedilen” kasaveti özledik… . Amelleri terbiye etmeyen ibadeti… Sünnet diye Arap’tan gelen örfü, adeti… Torpil, lütuf üstüne kurulan saadeti… Osmanlıyı mahveden her afeti özledik… . Veli BOSTANCI (Ankara, 2010) |