Bunaltan Gün ve Harf Müzayedesi
Köşebaşlarında aynı kadın sesleri
Ve aynı tek sıkımlık öfke... Yediden yetmişe yok olmuş bir toplumun lanetli kralı serzenişte... Alacakaranlığa göz kırpan saatlerde Ölümü gördüm yüzünde... Güneş her adımda sildi ölümü bir solukta... Sen akdeniz rüzgarı gibi esen bir martı sesi oluyorsun geceyi yırtarcasına... Ben ölüme kederle bağlı bir martı... Sesim sen söylüyor... Son isteği yerine gelmemiş Kahraman Kral gibi uyuma isteği dolduruyor içimi. Bazen de Münir Özkul gibi bitirici laflar söylüyorum... Ama dışarıya söylerken ses veremiyorum... Sabaha karşı daraltan vakitlerde esin soluyorum... Ak bulutlar yağıyor üzerime ötelerden... Gri tonlarda tonlarca hayal tıkıştırıyorum ellerimden başka hazinesi olmayan ceplerime... Nefesin bir buğu gibi yağıyor şehrin üzerine... Yine gülüyorsun herşeye rağmen... Asaletle... Gülmen güldürmüyor... Acının habercisi gibi tebessümün geliyor önce Ardından yokmuş farzettiğin bedenimi olabildiğince uzaklaştırıyorum, Her saniye gülüşünde yanmak istediğim yüzden... Sadece ’Git’ demek kalıyor kendime... Bağırırcasına... Kendimle yollarımı ayırıyorum... Cenk meydanında başını vermeyen şehitcesine ayrılıyoruz. Güneş en sıcak haliyle tepede... Gülüşün sanki onunla yarışıyor... Bir o kadar sıcak... Bir o kadar soğuk... Bir o kadar çekici... Bir o kadar ’git’ diyor... Yine akşamı buluyor vakit... Karanlığa gözlerim alışık olduğundan bocalamıyorum... Bir nefes süresi huzura yaklaşıyorum... Bir ömür süresi uzaklaşıyorum... Bir gülüş kadar seviniyorum.. Bir gülüş daha... Ve bir daha... Adımın ilk üç harfini tek bir ’E’ye satabilirim.. Muhsin. |
seni izleyeceğim
selam ve muhabbetlerimle