KÜSKÜN MARTILAR
KÜSKÜN MARTILAR
Yıl; iki bin on dokuz, Eylül’ün dördüydü, Günlerden çarşamba. İstanbul’da; Güzel bir gün, başlamıştı. Beşiktaş meydaninda; Korna sesleri, Vapur iniltisi, İnsanların ayak sesleri. Çaycının; simitçinin Çıgırtgan davetleri, Hepsi, bir birine karışmıştı. Trafik polisi; Ter, kan içinde, Düdük sesiyle ayırtlıyordu. İnsanlar’da; Pür telaş, pür telaş İnsanlar, bir yerlere gidiyor. Ama; Kim, nereye gidiyor belirsizdi. Herkesin kulağında telefon; Güleni, bağıranı, söveni Kim, kimi arıyor, muamma. Trafik ışıkları; İnsan yığını, Hoyrat, uykusuz, aç. Yeşil ışığı beklerken; Boğa gibi tepiniyorlar. Araç trafiğiniki; Hiç sorma, Hantal tin, tin akışlı. Sanki; Sabah duasıydı...! Lüks arabada; Son ses, popiler şarkı. Solist ismail YK. Şarkı; Allah belanı versin, Bana gelen sana gelsin. Trafik polisi; Şaşkın, yorgun, Boynu bukuk, Tebessümlü. Öte yandan...! Sıcaktan mayışan; Otobüs şoförleri, Taksi şoförleri, Motosikletlere, ken bakışlı. Yaya ışıklarında; İhtiyarlar, gencler Çarpışanlar, özür diliyenler. Gülüşüp, geçenler. ...! Yavaş yürüyen; Emekli amcalar, teyzeler Hızlı yürüyen, Gençlere yol verenler. Dev bir şehirde; Garip döndüdür’ki, dönüyor.. İstanbul; Bam, başka dünya. Seviyorum; Göz, göze bakışarak, Kavga edenleri. Birde; Nezaketten, kırılanları.. Çok uzakta değilki, Baksana şuraya....! Sahilde; Betona dizilmişlere, Resim çektirenlere. Gemilerin ittiği; Deniz dalgasıyla, Ayakları islananlara. Olta savurupta; Balık tutamayanlara, Hayallerini avlıyanlara. Onlara ne demeli ? Onlar’da bişey mi. ? Dört köşe; Temiz plastik kova ile, Denizi yıkayan, saf’a ne demeli.? Gülmeyin; Allah aşkına, gülmeyin. ..! İskelede; Ters taklayla Denize atlayanlar. İnsanlık olsun diye...! Martılara; Kaşarlı, sucuklu Simit atanlar. Hepsi; Bugüne, Dört eylül’e mi özgürdü..? Anlamadımki. Martılar; Demişken, aklıma geldi. Bu yaşıma geldim; İlk kez şahit oldum, Şaşırdım. İki martı; İskelenin kenarında, Duvar dibinde, Sessizce duruyorlardı. Dikkatli baktık. ..!! Bir, birilerine küsmüşler.. Zayıf olan; Nazlı kibirli, Boynunu ters çevirmiş, Gagasını, kanatlarına gömmüştü. Galiba dişiydi...! Yandan; yandan Diğer, martıyı kesiyordu. Sesimizi duyuyor; Fırsat bilip, Martıya göz atıyordu. Toplu ve iri olan ise; Galiba erkekti. Sinirli, sinirli Nefes alıp veriyor. Arkası denize dönük Diğer martıya hiç bakmıyor, Kımıldamadan duruyor. Belliki; Gururu incimişti, Bizi bile duymadı. Küskün martılara; Üzüldük, barıştırmak için, Çok uğraştık, başaramadık. Gerçekten de, İkiside inatçıydı. Sanki; Dişi olan Erkeği kıskandırmıştı, İçinden, gülüyor gibiydi. Çok sevdiğide, belliydi..!! Hatasını anlamış; Özür dilemek için , Bekliyor gibi, hali vardı. Erkek olan; Üzüntüsünden, Denize, arkasını dönmüştü. . Denize bakmaya; Yüzü yok ve mahcuptu, İçten utanıyor gibiydi. Küskün martıların; Birlikte yaşamak, Birlikte uçmak için, Nazlaniyorlardı. Sabırla; Kavgasız, şiddetsiz Bekleyişleri ile, Barışma çabaları vardı. Yıl; iki bin on dokuz, Eylül’ün dördüydü, Günlerden çarşamba. İstanbul’da; Güzel bir gün, başlamıştı. Beşiktaş sahilinde; Vapurlarn, kornaların ve insan seslerinin arasında. Küskün martıların; Büyük aşk gerçeklerine, Şahit olduk’ya. Kanayan; Kadın seslerimizi, Hatırladık’ya. Bir kuş kadar, Olamadık diye, Hayıflandık’ya..!! İnsanlığımızdan utandık. İnsanlığımızdan...!! Bilent Atalay 04/09/2019 İstanbul |
Güzel bir gün, başlamıştı.
Beşiktaş sahilinde;
Vapurlarn, kornaların ve
insan seslerinin arasında.
Küskün martıların;
Büyük aşk gerçeklerine,
Şahit olduk’ya.
Kanayan;
Kadın seslerimizi,
Hatırladık’ya.
Bir kuş kadar,
Olamadık diye,
Hayıflandık’ya..!!
İnsanlığımızdan utandık.
İnsanlığımızdan...!!
ŞAİRİMİ KUTLUYORUM. NİCE GÜZEL ŞİİRLERE...