Şizofren Hallerdeyim.
Sanırım bir depremdi o. Saat akşamüzeri yedi…
Sessiz bir perşembe gecesi … Havada gecenin kokusu var. Birden sallanmaya başladı yüreğimin en kırılgan yeri. Önce içimdeki aşka dair yazılmış tüm kitaplar düştü raflardan. Gözlerimdeki ışık sallanarak yere düştü ve kırıldı. Tüm sessizliğin ortasında kaldı çığlıklarım, çırpınışlarım. İçimdeki okyanusun dalgaları çarparak gözlerime, yanaklarımdan süzüldüler. 8.1 büyüklüğünde bir depremin günlerce durmayacağına tanık oldum. Sallandıkça yitirdim güvenimi, derin bir yarığa düşürdüm. İçimde yeşeren minik bir çiçeğin kırıldı boynu, bir balık vurdu kıyılara, gözleri donuk. Derimin içine işlediğim tüm mutluluk tabloları düştü de rengi soldu, tozlandı, parçalandı. Yazdığım tüm aşk şiirleri, hasret cümleleri. Tanrı’ya yazdığım o özür mektupları bir bir rüzgara karışarak yok oldu. Gece vurgun yeri… Yüzüme tokat gibi çarpan, yüzyıllar önce yazılan yazgımın kara lekesi. Yüreğime astığım kandilin yere düşmesiyle yandı içim dışım. Gün doğmadan öleceğim, gün doğmadan yanacağım, gün doğmadan yıkıntıların arasında kalacağım. Üstelik durmuyor deprem, sallamaya devam ediyor umarsızca. Bu yıkıntıyı nasıl görmezden gelir? Susarak, bazen çığlık çığlığa bekledim. Bu depremler beni düşürecek dizlerimin üzerine. Yeterki senin başın dik canın sağolsun. |