Ne haldedir gardaş köyün ahvali
Sonunu değilde başını anlat
Geliyor mu merkezde ki o vali
Dolusu yok zaten boşunu anlat

Durur mu yerinde baba ocağı
Sıcacık olurdu ana kucağı
Gözümde tütüyor köşe bucağı
Beraber yenilen aşını anlat

Akıyor mu Bilal Dede pınarı
Yıkıldı mı derelerin kenarı
Yalnız kalmış Hacı gilin Kenan’ı
Gözlerinden akan yaşını anlat

İrbaham deliydi üşdek uslanmış
Çok acılar çekti yürek paslanmış
Selamım duyunca biraz hislenmiş
Yumrugu vurdugu döşünü anlat

Yenilenmiş Hasangazi türbesi
Kaynıyor mu Ramazan’ın çorbası
Muharremin sırtında mı torbası
Kurduğu hayali düşünü anlat

Geçen kavga olmuş emmin gudurmuş
Leyleğin Hasan’a yumruğu vurmuş
Köyden köye sözde namı duyurmuş
Gözünün üstünde şişini anlat

Bir türkü gibiydi yayık yayması
Geceleri damda yıldız sayması
Ne güzel olurdu karda kayması
Bıldırki senenin kışını anlat

Hani çok severdi Mahir Nurgül’ü
Zorunan kaçırmış hemi..! Birgül ü
Talan etmiş evi gavurun dölü
Mustafa’nın çıkmaz işini anlat

Güllü ecim,evden kovmuş Muradı
Ona kızıp kime sattı kıratı
Dövüyormuş soysuz hergün avradı
Ağzında kalmamış dişini anlat

Deli Memet kovalar mı Yıldız’ı
Yaşıyor mu Fork Osman’ın baldızı
Büyümüştür şimdi Şeref’in kızı
Yüzünü gözünü kaşını anlat

Gündüzler bek sıcak gece soğûmuş
Meyveler az emme sebze çoğumuş
İnekler gurumuş südü yoğumuş
Yinede çökelek keşini anlat

Ahh... Şimdi gardaşim orada olsam
Muhabbet sevgiyle huzurla dolsam
Yorulup bir güzel uykuya dalsam
Başımı koyduğum taşını anlat

Kağıt kalem burda bana yar oldu
Soldu benzim gören gözüm kör oldu
Bu gurbetlik Birfâni’ye zor oldu
Havasında uçan kuşunu anlat

***Birfâni***
İlhan AYDIN

İrbaham : İbrahim
Üşdek : birazcık
Bıldır : geçen sene
Hemi : öyle mi
Bek : çok
Keş : peynir çeşidi